Divan Edebiyatında Akımlar

Foto: Levent Şimşek (pexels.com)

TÜRKÎ-İ BASİT

♦ 16. yüzyılda Divan şiirinin dili Arapça ve Farsça ke­limelerle iyice ağırlaşınca buna bir tepki doğmuş­tur. Tepki gösterilmesi sonucu ortaya çıkan akıma “Türkî-i Basit (Basit Türkçe)” denmiştir. Bu akım sade Türkçe ile şiir yazma girişimidir.

♦ Akımın temsilcileri Aydınlı Visalî, Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmî’dir.

SEBK-I HİNDÎ

♦ “Hint tarzı” ya da “Hint üslubu” anlamına gelir. İran’da ortaya çıkmış, Safeviler dönemindeki baskı nedeniyle İran’dan Hindistan’a giden İranlı şairlerce Hindistan’da geliştirilmiştir.

♦  17. yüzyılda bütün özellikleri ile Divan şiirinde etkisi­ni göstermiştir.

♦ Bu akımla birlikte şiirin iki ana unsuru sayılan “söz” ve “anlam”dan anlamın önemi artmış, anlam derinliği ve karmaşıklığı üstün tutulmuştur. Şiirde “gerçek”ten çok “hayal gücü”nden yararlanılmıştır. Mübalağalı anlatımlar önemli bir yer tutmuştur. Bu akımla birlik­te şiirde daha önce kullanılmamış yeni mazmunlara yer verilmiş, dilde daha önce az duyulmuş yeni keli­meler kullanılmıştır. Böylece Divan şiiri daha soyut, daha kapalı, daha sembolik bir hale gelmiştir.

♦ Bu üslubun / akımın Divan edebiyatındaki belli başlı temsilcileri şunlardır: “Nâilî, Neşatî, İsmetî, Şehri, Şeyh Galip”

MAHALLİLEŞME

♦ Dîvân şiirinde 15. yüzyılda başlayan ve Necâtî Beg ile kendini kabul ettiren mahallîleşme akımının izle­ri Bâkî’de de görülmektedir. Şiirde halk söyleyişleri, atasözleri ve deyimleri kullanmayı esas alan bu an­layış, Bâkî tarafından da ihmal edilmemiş, şair bu anlayışı devam ettiren mısralar yazmıştır. Ancak en güçlü örnekleri 18. yüzyılda Nedim’in şiirlerinde gö­rülmüştür.

♦ Bu akımla halkın konuştuğu İstanbul Türkçesine özgü söyleyiş özellikleri, deyim ve mecazların şiire girmesi amaçlanmıştır. Divan şiirinin soyut dünyası dışına çıkılarak şiirde günlük yaşamı yansıtan öğe­lere yer verilmiştir. ♦ 18. yüzyılda mahallî konular ve günlük yaşayış edebi­yata daha çok girmiş, edebî ürünlerde mahallîleşme (yerlileşme) görülmüştür. Böylece bu yüzyılın önem­li bir özelliği edebiyatın halk zevkine yaklaşmasıdır. Yine bu yüzyılda “şarkı” nazım şeklinin rağbet görme­si, mahallîleşme, halka yaklaşma istek ve eğiliminin bir göstergesidir. Nitekim Nedim ve Şeyh Galip’in hece vezni ile birer şiir yazmaları da bunun örneğidir.