Divan Edebiyatında Nazım Biçimleri

Divan şiiri nazım şekillerini Araplardan gelenler, Farslardan (Iran) gelenler ve Türklerden gelenler diye şu şekilde sınıflandırabiliriz:

1. Araplardan Gelen Divan Şiiri Nazım Şekilleri:

Gazel

Kaside

Kıt’a

Musammat

2. Farslardan (İran) Gelen Divan Şiiri Nazım Şekilleri:

Mesnevî

Rubaî

3. Türklerin Kattığı Nazım Şekilleri:

Tuyuğ

Şarkı

Divan Şiiri Nazım Şekillerini kullanılan nazım birim­lerine göre şu şekilde sınıflandırabiliriz:

1.Beyitlerle Kurulan Nazım Şekilleri:

Gazel

Kaside

Mesnevî

Müstezat

 Kıt’a

2. Bentlerle Kurulan Nazım Şekilleri:

a. Tek Dörtlükten (bentten) Oluşanlar:

Rubai

Tuyuğ

b. Bentlerle (Çok Bentten) Kurulanlar (Musammatlar):

Murabba (Dörtlü)

Şarkı Terbi

Muhammes (Beşli)

Tahmis

Taştır

Tardiye

Müseddes (Altılı)

Müsebba (Yedili)

Müsemmen (Sekizli)

Mütessa (Dokuzlu)

Muaşşer (Onlu)

Terkib-i Bend

Terci-i Bend

GAZEL

♦ Arap edebiyatında ortaya çıkmış, oradan Iran edebi­yatına geçmiş ve daha sonra da Türk edebiyatında görülmeye başlamıştır.

♦ Genellikle sevgi, aşk, güzellik, kadın, şarap gibi lirik konular işlenir.

♦ Nazım birimi beyittir. Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir.

♦ Aruz ölçüsünün her kalıbıyla yazılabilir.

♦ Kafiye (uyak) düzeni “aa, ba, ca, da, ea …” şeklin­dedir.

♦ Gazelin ilk beytine matla (doğuş), matladan bir son­raki beyte hüan-l matla, son beytine makta (bitiş), maktadan bir önceki beyte hüan-l makta denir.

♦ Şairin mahlası (takma adı) genellikle son beyitte (makta) yer alır. Şairin mahlasının kullanıldığı beyte mahlas beyit ya da mahlashâne gibi isimler verilir.

♦ Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel (ya da şah beyit) denir.

♦ Gazelin beyitleri arasında genellikle anlam bütünlü­ğü, konu birliği yoktur. Fakat bazı gazellerde konu bütünlüğü bulunur. Gazelin beyitleri arasında anlam birliği, konu bütünlüğü varsa, diğer bir ifadeyle gaze­lin her beyti aynı konudan bahsediyorsa böyle ga­zellere yek-âhenk gazel denir.

♦ Gazelin bütün beyitleri aynı güzellikte ise, böyle ga­zellere de yek-âvaz gazel denir.

♦ Dize ortalarında iç uyaklı olan ve ortadan bölünüp dörtlük yapılabilecek şekilde yazılan gazeller de var­dır. Bu tür gazellere musammat gazel denir.

Örnek:

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçün kılmaz bana dermin beni bîmâr sanmaz mı

(Fuzûlî)

(Kamu bîmârına cânân

Devâ-yı derd eder ihsan

Niçün kılmaz bana dermân

Beni bîmâr sanmaz mı

Yukarıda örnek ola­rak verilen bir ga­zelin beyti ortadan bölündüğünde yandaki şekilde dörtlük biçimine dönüşebil­mektedir.

♦ Divan edebiyatının en çok kullanılan ve sevilen na­zım şeklidir.

♦ Divan edebiyatında ünlü gazel şairleri arasında şun­ları sayabiliriz: Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyhülislam Yahya, Nailî, Necâtî…

♦ “Gazal”in konu bakımından islamiyet öncesi Türk edebiyatındaki (Sözlü edebiyat) benzeri “koşuk”, Halk edebiyatındaki benzeri ise “koşma”dır.

KASİDE

♦ Arap edebiyatında ilk örneklerini görmeye başladığı­mız kaside nazım şekli, daha sonra iran edebiyatına ve oradan da Türk edebiyatına geçmiştir.

♦ Kasideler, din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan Divan edebiyatı nazım şeklidir.

♦ Nazım birimi beyittir. Beyit sayısı genellikle 33 ile 99 arasında değişir.

♦ Aruz ölçüsüyle yazılır.

♦ Kafiye (uyak) düzeni gazelle aynıdır: “aa, ba, ca, da, aa” şeklindedir.

♦ Gazelde olduğu gibi kasidenin ilk beytine matla (doğuş), son beytine makta (bitiş) adı verilir.

♦ Şairin mahlasının geçtiği beyte tâc beyit adı verilir. Tâc beyit, kasidenin sonlarına doğru bulunur.

♦ Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasîd adı verilir.

♦ Dize ortalarında uyaklı olan ve ortadan ikiye bölüne-bilecek şekilde yazılmış kasideler de vardır. Böyle kasidelere musammat kasfde denir.

♦ Kasidelerin adlandırılması şu şekilde olur:

–   Bazı kasidelerde adlandırma, kasidenin nesib (başlangıç) bölümünde işlenen konulara göre olur: Kış tasviri yapılmışsa şitâiye, yaz tasvi­ri yapılmışsa sayfiye, bahar tasviri yapılmışsa bahariye, at tasviri yapılmışsa rahşiye, temmuz tasviri yapılmışsa temmuziye gibi…

– Bazı kasidelerde adlandırma rediflerinde ge­çen kelimelere göre yapılır: Gül Kasidesi, Su Kasidesi, Kerem Kasidesi gibi…

– Bazı kasideler de kafiyelerinin son harfine göre isimlendirilir: Kaside-i mimiye, kaside-i râiye, kaside-i tâlye gibi…

♦ Tam bir kasidede şu bölümler bulunur: Kasidenin Bölümleri:

1. Nesib ya daTeşbib:

Kasidenin giriş bölümüdür. 15-20 beyit kadar olan bu bölümde şair, konuyla ilgisi olmayan şeylerin (bahar, yaz, kış, gece vb.) betimlemesini yapar.

2. Girizgâh:

Kasidelerin nesib bölümünden asıl bölüm olan mehdiye bölümüne geçerken söylenen beyit ya da beyitlerdir.

3. Medhiye:

Kasidenin sunulduğu kişinin övüldüğü bölümdür. Bu bö­lüm kasidenin asıl bölümüdür ve birçok beyitten oluşur.

4. Tegazzül:

Tegazzül, “gazel söyleme, gazel tarzında şiir yazma” an­lamına gelir. Kasidelerin içinde genellikle mehdiye bölü­münden sonra, bir fırsatını düşürüp aynı ölçü ve uyakta bir gazel söylemektir. Bu bölüm her kasidede olmadığı gibi, bazı kasidelerde farklı yerlerde de bulunabilir. 5-12 beyit arasında olabilir.

5. Fahriye:

Kaside içinde şairin kendini övdüğü bölümdür. Bu bölüm­de şair, yazdığı kaside ve şairliğiyle övünür. Beyit sayısı değişebilir.

6. Dua:

Kasidenin en son bölümüdür. Birkaç beyitten oluşur. Şair bu bölümde, kasideyi sunduğu, övdüğü kişi için iyi dilek­lerde bulunarak dua eder.

♦ Kasideler ele alıp işledikleri konulara göre türlere ayrılmaktadır:

Kasidelerin İşledikleri Konulara Göre Adlan:

1.Tevhid:

Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.

2. Münacaat:

Allah’a yalvarmak, yakarmak amacıyla yazılan kasidelerdir.

3. Naat:

Hz. Peygamberi övmek amacıyla yazılan kasidelerdir. Fuzûlî’nin yazdığı “Su Kasidesi” ünlü bir n a attır.

4. Medhiye:

Devrin ileri gelenlerini (padişah, sadrazam vb.) övmek için yazılan kasidelerdir.

5. Mersiye:

Ölen ünlü bir kimsenin ardından duyulan üzüntüyü dile getiren kasidelerdir.

6. Hicviye:

Bir kimseyi (devrin yöneticileri) yermek, eleştirmek için ya­zılan kasidelerdir.

7. lydiye:

Bayramlarda sunulan kasidelerdir. Şair, bayram dolayı­sıyla kasidesine bir başlangıç yapar ve kasideyi sunduğu kişinin bayramını kutlar.

8. Ramazaniye:

Ramazan dolayısıyla yazılan ve ramazanı türlü yönleriyle anlatan kasidelerdir.

9. Cülûsiye:

Padişahların tahta çıkışlarını anlatan kasidelerdir.

MESNEVÎ

♦ Mesnevî nazım şekli İran edebiyatına aittir. Arap ve Türk edebiyatına İranlılardan geçmiştir.

♦ Divan şiirinin en uzun nazım şeklidir. (Örneğin Mevlânâ Celâlettin Rûmî’nin “Mesnevi”si 25700 beyitten oluşur ve 6 cilttir.)

♦ Nazım birimi beyittir. Beyit sayısı sınırlı değildir.

♦ Her beytin dizeleri kendi arasında kafiyelidir. Uyak (kafiye) düzeni “aa, bb, cc, dd, ee…” şeklindedir.

♦ Beyitler arasında konu bütünlüğü vardır.

♦ Mesneviler manzum öykülerdir.

♦ Mesneviler, modern öykü ve romanın yerine kullanıl­mıştır. Tanzimat Döneminde kullanılmaya başlayan roman ve hikâyenin Divan edebiyatındaki karşılığı sayılır.

♦ Aruz ölçüsünün kısa kalıpları kullanılır.

♦ Mesnevîler konuları açısından 6 sınıfta toplanabilir:

1. Aşk Konulu Mesnevîler:

Konusu aşk olan mesnevîlerdir. Fuzûlî’nin “Leylâ ile Mecnûn”u, Şeyhî’nin “Hüsrev ü Şirin” gibi.

2. Dinî, Tasavvufî Konulu Mesnevîler:

Din kurallarını, tasavvuf ilkelerini anlatan mesnevîlerdir. Sü­leyman Çelebi’nin “Mevlidi, Mevlânâ’nın “Mesnevi”si gibi.

3.Didaktik (Öğretici) Mesnevîler:

Öğüt ve bilgi vermek amacıyla yazılan mesnevîlerdir. Türlü konularda öğüt vermek için yazılan mesnevile­re “pendnâme” ya da “nasihatnâme” denir. Nâbî’nin  “Hayriye”si, Güvahî’nin “Pendnâme”si gibi.

4. Savaş ve Kahramanlık Mesnevîleri:

Din düşmanlarıyla yapılan savaşları anlatan mesnevilere gazavatnâme ya da gazânâme denir. Bir şehrin ya da kalenin alınmasını anlatan yapıtlara fetihnâme, fetihleri ve zaferle sonuçlanan savaşları anlatan gazânâmelere ise zafernâme adı verilir.

5. Bir Şehri ve Güzelliğini Anlatan Mesnevîler:

Bu tür mesnevilere şehrengiz adı verilir. Şehrengizler, bir şehrin güzellerini anlatmak amacıyla yazılır. Bu, Türk ede­biyatına özgü yeni bir mesnevi türüdür.

6. Mizahî Mesnevîler:

Kişileri ve toplumun aksak yönlerini hicivli bir şekilde an­latan mesnevilerdir. Divan şiirinde bu şekilde yazılmış en ünlü mesnevi Şeyhî’nin “Harnâme”sidir. Bu mesnevi 126 beyitten oluşmuştur.

♦ Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşan yapıta “hamseMdenir. Divan edebiyatında hamse sahibi olmak çok önemlidir. Edebiyatımızda hamse sa­hibi başlıca şairler şunlardır: Ali Şir Nevâî, Lamiî, Taşlıcalı Yahya, Nev’izâde Ataî, Hamdullah Hamdi

♦ Türk edebiyatında ilk mesnevi Yusuf Has Hacip’in yazdığı (11. yy) Kutadgu Bilig’dir.

♦ Türk edebiyatının önemli mesnevileri şunlardır: Türk Edebiyatının önemli Mesnevileri

Kutadgu Bilig, (Yusuf Has Hacip)

Yusuf ü Züleyha (Şeyyad Hamza)

Mantıku’t Tayr (Gülşehrî)

Garipnâme (Âşık Paşa)

Iskendernâme, Cemşîd u Hurşit (Ahmedî)

Mesnevî (Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî)

Risaletü’n-Nushiyye (Yunus Emre)

Harnâme, Hüsrev ü Şirin (Şeyhî)

Mevlid/ Vesiletü’n Necât (Süleyman Çelebi)

Leylâ ile Mecnun (Fuzûlî)

Edirne Şehrengizi (Keçecizâde İzzet Molla)

Hayriyye, Hayrabâd (Nâbî)

Hüsn ü Aşk (Şeyh Galip)

MÜSTEZAT

♦ “Müstezat”ın anlamı “ziyadeleşmiş, artmış, çoğal­mış” demektir.

♦ Gazelden geliştirilmiş bir nazım şeklidir.

♦ Gazelin uzun mısralarından sonra, birer kısa mısra ilave etmek suretiyle oluşturulur.

♦ Eklenen bu kısa mısralara “ziyade” denir.

♦ Uzun mısralar aruz ölçüsünün “mef’ûlü mefâî-lü mefâîlü fa’ûlün” kalıbıyla, ziyade mısralar ise “mef’ûlü fa’ûlün” kalıbıyla yazılır.

♦ Ziyadelerin asıl dizenin anlamını tamamlar nitelikte olması gerekir.

♦ Kafıyeleniş biçimi uzun mısralar büyük harf, kısa mısralar küçük harfle gösterilmek üzere şöyledir:

Aa Aa -BbAa- CcAa – DdAa …

Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figânın

Zabt eyle dehânın (ziyade)

Hançer gibi deldi ciğerim tîğ-ı zebânın

Te’siri lisânın (ziyade)

 ♦ Az kullanılan bir nazım şeklidir.

KIT’A

♦ Araplardan alınan bir nazım şeklidir.

♦ Sözlük anlamı “parça, bölük, cüz”dür.

♦ Genellikle matla ve makta / mahlas beyti olmayan gazel gibidir. (Bazı kıt’alarda makta beyti / mahlas beyti bulunabilir.)

♦ Genellikle en az 2, en çok 12 beyitten oluşur. (12 beyitten çok kıt’alar da vardır.)

♦ Genellikle beyitler arasında anlam birliği bulunur.

♦ Uyak düzeni “ba, ca, da, ea…” , “xa, xa, xa…H şeklindedir.

♦ Konusu değişiktir. Önemli bir düşünce, hikmet, nük­te, yergi olabilir.

RUBAİ

♦ Rubai nazım şekli İranlılara aittir. İranlılardan Arap ve Türk edebiyatına geçmiştir.

♦ Tek dörtlükten oluşur.

♦ Aruz ölçüsünün özel kalıplarıyla (24 adet) yazılır.

♦ Kafiye (uyak) düzeni “aaxa” şeklindedir. Bu yönüyle “Tuyuğ” ve “Mani”ye benzer.

♦ Dizeler arasında anlam bütünlüğü vardır.

♦ Çeşitli konularda yazılır. Dünya görüşü, felsefî, tasavvufî düşünceler, maddî ve manevî aşk gibi konu­lar işlenir.

♦ Rubai nazım şeklinin en büyük şairi Iran şairi Ömer Hayyam’dır. (12. yy)

♦ Divan şiirinde rubai üstadı olarak 17. yy şairlerinden Azmizâde Hâletî şöhret kazanmıştır.

♦ Cumhuriyet Döneminde ise Yahya Kemal ve Arif Nihat Asya rubaileriyle tanınmış şairlerdir.

TUYUĞ

♦ Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.

♦ Tek dörtlükten oluşur.

♦ Aruz ölçüsünün “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılır.

♦ Halk edebiyatındaki “mani” biçiminin karşılığı sayıla­bilir.

♦ Kafiye (uyak) düzeni “aaxa” şeklindedir.

♦ Bu nazım şekline daha çok Azerî ve Çağatay edebi­yatında rastlanmaktadır.

♦ Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmış şair Kadı Burhanettin dir Nesimî ve Ali Şir Nevâî de tuyuğlarıyla tanınmıştır.

MURABBA

♦ Dörder dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir.

♦ Bent sayısı 3 ile 7 arasında değişir.

♦ Her konuda yazılabilir.

♦ Kafiye (uyak) düzeni “aaaa, bbba, ccca, ddda…” şeklindedir.

♦ Edebiyatımızda bu nazım şeklinin başarılı şairi Namık Kemal’dir.

ŞARKI

♦ Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.

♦ Bestelenmek için yazılan şiirdir.

♦ Biçim bakımından murabbaya benzer.

♦ Dörder dizelik bentlerden oluşur.

♦ Bent sayısı 3 ile 5 arasında değişir.

♦ Kafiye (uyak) düzeni “aaaa, bbba, ccca, ddda…” şeklindedir.

♦ Bazı şarkılarda ilk dörtlüğün ikinci ve dördüncü di­zeleri, öteki dörtlüklerin dördüncü dizesi olarak yi­nelenir ki buna “nakarat” denir. Bu durumda uyak düzeni şöyle olur: “aanaan, bbban, cccan…”

♦ Nakaratsız şarkılar da vardır.

♦ Şarkılarda konu genellikle aşk, sevgili, içki ve eğlen­cedir.

♦ Lale devrinde (18. yy) gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.

♦ Divan edebiyatında en güzel şarkıları Nedim yaz­mıştır. Nedim’in şarkılarının dili gazel ve kasideleri­ne göre çok sadedir.

♦ Cumhuriyet Döneminde Yahya Kemal şarkı yazmıştır.

TERBİ

♦  Sözlük anlamı “dörtleme, dörtlü duruma getirme”dir.

♦ Bir gazelin beyitlerinin üstüne, başka bir şair tarafın­dan, aynı ölçü ve uyakta ikişer dize ekleyerek yazı­lan “murabba”ya denir.

♦ Uyak düzeni şu şekilde olur: “aaaa, bbba, ccca, ddda…” Eklenen iki dize koyu harfle gösterilmiştir.

MUHAMMES

♦ Muhammes “beşli” demektir. Beşer dizelik bentler­den oluşan nazım şeklidir.

♦ Bent sayısı genellikle 4 ile 8 arasında değişir. (Daha uzun muhammeslere de rastlanır.)

♦ Uyak (kafiye) düzeni şu şekilde olur: “aaaaa, bbb­ba, cccca…”

♦ Muhammes nazım şekliyle her konu ele alınıp yazı­labilir.

♦ Muhammesin türleri şunlardır:

Muhammes Türleri:

1-Tahmis:

Sözlük anlamı beşlemedir. Bir gazelin beyitlerinin üzerine aynı ölçü ve uyakta üçer dize ekleyerek yazılmış muham­mese denir. Uyak düzeni şöyle olur:

“aaaaa, bbbba, cccca, dddda, eeeea …”

2. Taştir:

Tahmisin başka bir biçimidir. Tahmiste gazelin her beytinin üstüne eklenen üç dize, taştirde beyitlerin arasına konur. Uyak düzeni şöyledir:

“aaaaa, bbbba, cccca, dddda, eeeea…”

3. Tardiye:

Muhammesin özel bir biçimidir. Bentlerin son mısralarının öteki mısralarla kafiyeli olmayışıdır.

Not: Müseddes (Altılı), Müsebba (Yedili), Müsemmen (Sekizli), Mütessa (Dokuzlu), Muaşşer (Onlu) gibi nazım şekilleri bent sayısı yanlarında yazıldığı gibidir. Bu nazım şekilleri, çok az kullanılmış ya da bazıları hiç kullanılmamıştır.

TERKİB-İ BENT

♦  Bentlerle kurulan uzun bir nazım şeklidir.

♦  Bent sayısı 5 ile 10 arasında değişir. (17 bende ka­dar uzayan terkib-i bentler vardır.)

♦  Her bent, 5 ile 10 beyitten oluşur.

♦  Her bendin sonunda “vasıta beyti” adı verilen bir beyit bulunur.

♦  Vasıta beyti, her bendin sonunda değişir ve mutlaka kendi dizeleri arasında bentten ayrı olarak uyaklanır. Vasıta beyiti tek beyittir.

♦  Vasıta beytin üstündeki beyitlerin tümüne “terkibhâne” adı verilir.

♦   Bentlerin uyak (kafiye) düzeni gazele benzer. Terkib-i bendin kafiye düzeni şöyledir: “aa, xa, xa, xa, xa, bb

– cc, xc, xc, xc, xc, dd …” “bb” ve “cc” harfleriyle gösterilen beyitler vasıta beytidir. Önceki bölümler ise terkibhânedir.

♦ Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikâyetler, dinî, tasavvufî, felsefî düşünceler anlatıl­mış, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer veril­miştir.

♦ Mersiyeler de genellikle terkib-i bent biçimiyle yazı­lır. Divan şairi Bakî’nin Kanuni Sultan Süleyman için yazdığı “Kanuni Mersiyesi” terkib-i bent biçiminde yazılmıştır.

♦  Özellikle Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa terkib-i bent­leriyle ünlü şairlerdendir.

TERCİ-İ BENT

♦  Biçim ve uyak yönünden terkib-i bende benzer.

♦  Terkib-i bentten farkı, vasıta beytinin her bendin so­nunda değişmeyip aynen tekrarlanmasıdır, yinelenmesidir. (Terkib-i bentte ise vasıta beyit her bendin sonunda değişiyordu.)

♦  Her bent “tercihine” ve “vasıta” olmak üzere iki bölümden oluşur.

♦ Tarcihâna, vasıta beytin üstündeki beyitlerin tümü­ne verilen addır.

♦  Terci-i bent yazmak, terkib-i bent yazmaktan daha zor görülmüştür.

♦ Terci-i bentlerde genellikle Allah’ın gücü, evrenin sonsuzluğu gibi dinî, tasavvufî, felsefî konular işlen­miştir.

♦  Bağdatlı Ruhî ve Ziya Paşa bu nazım şeklinin ustalarındandır.