Dilin Önemi

Dilin ne olup ne olmadığı hakkında bugüne kadar bir çok tanım yapılmıştır. Öyle ki bugün bu tanımlar kendi arasında sınıflandırılmaya başlanmıştır: Biyolojik yaklaşım açısından dilin tanımı, Eğitim açısından dil, Dilin sosyolojik tanımı gibi.. Dilin insanoğlunun yaratıldığı günden itibaren var olduğu düşünülürse bugün, dil hakkında bu kadar farklı ve geniş tanımların yapılmasının aslında anormal olmadığı görülecektir. Ancak dil hakkında, genel geçer bir tanım yapmak pek de  mümkün görülmemektedir.

Dilin tanımıyla, özellikle toplumbilimciler ve son zamanlarda ayrı bir bilim dalı olarak gelişmeye başlayan dilbilimciler yoğun olarak ilgilenmişlerdir ve dile,  oldukça farklı tanımlar getirmişlerdir.

Ancak; bu tanımlar ne kadar farklı olursa olsun, yine de bu tanımlarda bir takım ortak noktalar bulunmaktadır. Bu ortak noktalardan en önemlisi, dilin bir iletişim aracı olduğudur. Dile bir tanım getiren hemen her bilim adamının, dille ilgili ortak yargıları dil – iletişim arasında çok önemli bir ilişki olduğudur. Bu ilişki, dille ilgili yapılan tanımların hemen hepsinde karşımıza çıkmaktadır.  

Dilin tanımıyla ilgili cümlelerde dikkati çeken bir diğer nokta ise , dilin bir “sistem” olduğudur. Bir başka deyişle;  dilin kendine özgü kuralları ve bir kodlama sistemi vardır.

Dilin, düşünme aracı olması, seslerden oluşması vs. diğer özellikler de dille ilgili tanımların diğer ortak noktaları olarak göze çarpar.

Bu tanımlarda dilin; bir “iletişim aracı” olduğu, en önemli ortak nokta olarak dikkati çekmektedir demiştik. O halde “iletişim” kavramına bir tanım getirmek, dilin önemini anlamak açısından önem arz etmektedir.

İletişim, en basit anlamıyla “anlamları, bireyler arasında ortak kılma işlemi” olarak tanımlanabilir.

Esasına bakılırsa insanlık, bugünkü geldiği noktaya iletişim sayesinde ulaşmıştır denilebilir.

Dilin olmadığı bir dünyanın, nasıl bir dünya olacağını kestirmek aslında çok da zor değildir. Bu konuda zihnini yoran dilbilimcilerin ortak kanaati böyle bir dünyada, karışıklığın ve düzensizliğin hakim olacağıdır. Zira; bir anlamda  insan ilişkilerini  düzenleme gibi çok  önemli bir fonksiyona sahip olan dilin olmadığı bir dünyada, toplumsallaşma sürecinden de bahsedilemez.

Dille birlikte gelen en önemli  gelişme ise yazıdır. Yazı, adeta dilin varlığının bir sonucu  olarak ortaya çıkmıştır ve en az dil kadar önemi haizdir. Dil, dünün tecrübelerini bugüne aktarırken yazıdan yararlanır. Dünün  bilgi ve tecrübeleri  bugün, bize ulaşmamış olsaydı aynı tecrübeleri tekrar tekrar  yaşamak zorunda kalacaktık ve ayrıca her zaman geçmişteki kadar şanslı olmama gibi bir ihtimalde daima var olacaktı. Yani; insanlığın gelişmesi, bir kısır döngü içinde olacaktı ya da bahsettiğimiz bu gelişim, adeta bir kaplumbağa yürüyüşü şeklinde kendisini gösterecekti.