Dil ve Öğretim

DİL VE ÖĞRETİM

Eğitim, bir iletişim sürecidir. İletişimde bulunmaksızın bir eğitim ve öğretim sürecinden bahsetmek imkansızdır. O halde verimli bir eğitim için sağlıklı bir iletişim sürecinin gerçekleşmesi gerekir. Son yıllarda yapılan çalışmalar da bilgi aktarımını, iletişim kuramlarına dayandırma noktasında yoğunlaşmıştır. Bu bağlamda, dil – iletişim ve öğretim arasında sıkı bir münasebet olduğu görülür.

Dili kurallarına uygun ve aynı zamanda yerinde kullanma sağlıklı bir iletişim için ön şarttır. Ancak iletişimin en önemli özelliği, onun tek taraflı olmadığıdır. Bu noktada toplumsallaşma kavramı karşımıza çıkmaktadır. İletişimin tabii bir sonucu olan toplumsallaşma da, aslında dil olgusunun bir sonucudur.

Dilin varlığı, bugün sayamayacağımız kadar nimetleri de beraberinde getirmiştir. Bu nimetlerin belki de en önemlisi eğitim ve öğretim dediğimiz olgudur.  Uygarlığın, bugünkü geldiği nokta tamamen dilin bir ürünüdür. İlerleme ya da gerileme olarak kabul edeceğiz tüm gelişmeler bir halka olarak düşünülürse, bu halkanın ilk zincirini “dil”  oluşturmaktadır denilebilir.

Aslında insanoğlunda, diğer yaratılan varlıklardan farklı olarak bir de “akıl” denilen bir mefhum daha vardır. Ancak; akıl, dil olmadığı zaman bir anlam ifade eder mi?  Bu noktadan düşündüğümüzde dilin, aslında düşünce dediğimiz olgu için bir araç olduğunu anlıyoruz. Dünyanın en iyi piyanisti, piyano olmadan hünerini sergileyemez ya da böyle bir durumda kendisini dinlemeye gelen kalabalıktaki herhangi birinden pek farkı olmaz. Düşünceyi ifade edecek bir vasıtanın –dilin- olmaması durumunda, insanın,  az evvel bahsettiğimiz piyanistten farklı olmayacağı kaçınılmaz bir gerçektir.  Dilin  bu fonksiyonunu Leibniz, “dil, aklın aynasıdır” diyerek özetlemiştir.

Elhasıl; dil, insan için her zaman vazgeçilmez bir unsur olmuştur ve en az hayat kadar değerlidir. Zira; hayatı anlamlı kılan belki de en önemli şey “DİL”dir.