Söz Sanatları

İNTAK (KONUŞTURMA) SANATI

  • Cansız varlıkları ve insan dışındaki canlıları insan konuşturmaya intak denir.
  • Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
  • Minik kuş:’’Anne beni rüyalar ülkesine götür.’’diye yalvarıyordu.
  • Not: İntak sanatının olduğu her yerde doğal olarak teşhis sanatı vardır.

TEZAT SANATI

  • Aralarındaki bir ilgiden dolayı aynı konu ile ilgili karşıt kavramların ya da özelliklerin bir arada kullanılmasıdır.

        Ağlarım hatıra geldikçe gülüşlerimiz.

.      Neden böyle düşman görünürsünüz.

       Yıllar yılı dost bildiğim aynalar.

       Bende gördüm güneşin doğarken battığını  

MÜBALAĞA (ABARTMA) SANATI

  • Bir varlığın, olayın ya da durumun olduğundan büyük ya da küçük gösterilmesine mübalağa denir.

        Âlem sele gitti gözlerimin yaşından.

.       Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken

        Bir uzak yıldıza benzedi güneş sen varken.

HÜSN-İ  TALİL SANATI

  • Bir olgunun gerçek nedeni bilindiği halde onu başka bir nedenden oluyormuş gibi gösterme sanatıdır. Gerçek sebep inkâr edilerek yerine heyecan verecek bir neden gösterilir. Gösterilen neden güzel olmalıdır.

        Ateşten kızaran bir gül ararda

        Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi

        Biz mutlu olalım diye her şey yeşile boyanmış

TEVRİYE SANATI

  • Nükte yapmak için iki anlamı bulunan bir sözcüğün uzak anlamını kastederek kullanma sanatıdır.

Bir buse mi bir gül mü dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.

Bize Tahir Efendi kelp demiş.
İltifatı bu sözde zahirdir.
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahir’dir   
(Kelp; köpek demektir. Tahir; temiz demektir.

Maliki mezhebine göre köpek temiz varlıktır.)

TECAHÜL-İ ARİF SANATI

  • Bir nükte yapmak için bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmeye tecahül-i arif denir

.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?

Geç fark ettim taşın sert olduğunu

Su insanı boğar, ateş yakarmış.

TELMİH SANATI

  • Bir mısrada veya cümlede geçmişte yaşanmış olan, herkesçe bilinen bir olayı veya şahsı hatırlatmaya telmih denir.              …

Tur Dağı’nda Musa ile çağırayım Mevla’m seni 

KİNAYE SANATI

  • Bir kelimeyi veya sözcük grubunu hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanmaya kinaye denir. Kinaye de mecaz anlam kastedilir

Düşenin elinden tutmak gerekir     

Ali gözü açık bir çocuktur

TARİZ (İRONİ) SANATI

  • Birini küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla sözün ya da kavramın gerçek ve mecaz anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektedir.

    Düşük alan bir öğrenciye:’’Allah nazardan korusun, bu ne büyük başarı.’’demek gibi.

TENASÜP SANATI

  • Anlam bakımından aralarında ilgi bulunan iki veya daha fazla kelimenin bir arada (beyit-mısra- dörtlük) kullanılmasına denir.

Nedir bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence.

LEFF-Ü NEŞİR (TOPLAYIP DAĞITMA) SANATI

  • Birinci mısrada toplanan en az iki kavramın ikinci mısrada bir benzerinin söylenmesine denir.

Gönlümde ateştin, gözümde yaştın

Ne diye tutuştun, ne diye taştın.

CİNAS SANATI

  • Mısra sonlarında sesteş sözcüklerle yapılan uyaklara cinas sanatı denir.

Kalem böyle çalınmış yazıma

Ne kışım benzer kışıma

Ne yazım benzer yazıma

Kısmetindir gezdiren yer yer seni

Arşa çıksan da bu akıbet yer yer seni.

SECİ

  • Düz yazıda, kelimelerin kafiyeli olacak şekilde sıralanmasına denir

Sarı saçlı sevgilim seni saat sekizde saray sinemasında bekliyorum. 

ALİTERASYON

Mısra veya beyitte ahenk oluşturacak şekilde aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasına denir.

AKROSTİŞ SANATI

Mısraların baş harflerinin birleşmesi sonucu anlamlı bir kelime veya isim çıkacak şekilde şiir yazmaktır.

Nasıl ağlar hazan erince yapraklar
İntizar ile bî-mecal sararıp düşerken
Hayalî kaplar ufku geçen yazın
Artık sade hatırası kalacaktır
Leylâklarda müteessir solan

İRSAL-İ MESEL ( Örnek, misal getirme)

Yazılı ve sözlü anlatımda bilhassa şiirde ifade edilen düşünceyi ispat etmek, pekiştirmek ya da daha etkili kılmak maksadıyla meşhur bir sözü ya da vecizeyi söyleme, kullanma sanatıdır. Bu sanat özellikle muhatabı ikna etmek maksadıyla yapılır ve kullanılan atasözü ve vecizeler Türkçenin yanı sıra Farsça veya Arapça da olabilir.

Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz
Meşhur bir meseldir “Mızrak çuvala sığmaz”
                                                                          Hevâî

Mesel: Örnek, benzer, numune; anlamlı ve dokunaklı etkili söz; ahlâka yararlı hikâye
darb-ı mesel: Atasözü
Sevgilini kirpikleri öyle uzundur ki hayale bile sığmaz, hayal dahi edilemez. Meşhur bir atasözü dür; Mızrak çuvala sığmaz.

 TEŞBİH (BENZETME)

Anlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır.
Şair, kendisini etkileyen bir olay veya varlık karşısında heyecanlanır, bu heyecanını daha kuvvetli ve tesirli anlatabilmek için, o ruh hâlini okuyucuda daha iyi canlandırabilecek benzetmeler yapma yoluna gider ve bunun sonucunda da teşbih sanatı meydana gelmiş olur.
Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır :
   1- Benzeyen (müşebbeh, teşbih edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır. 
   2- Kendisine Benzetilen
  : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
   3- Benzetme Yönü
  : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.)
   4- Benzetme Edatı
 : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir. Teşbihte genellikle şu kelime ya da ekler benzetme edatı olarak kullanılır :
Âdeta, andırır, benzer, bigi, çü, çün, gibi, gûnâ, gûne, gûyâ, gûyiyâ, kimi, mânend, meğerki misal, misillü, misl, nitekü, nitekim sanki sıfat (gül- sıfat), tek, tıpkı, -asa, -vâr, -veş vb.
Aşağıdaki örnekte benzetme ögelerini topluca görebilmekteyiz.

Durmuş zaman gibiydi geçmeyen zaman.
                                                                      Yahya Kemal

   1- Benzeyen (benzetilen) : zaman 
   2- Kendisine benzetilen: durmuş
saat
   3- Benzetme yönü ( :
durup geçmemek, ilerlememek, durmuş
   4- Benzetme edatı: gibiydi

          Ali aslan gibi cesurdur.

   1- Benzeyen-benzetilen: Ali
   2- Kendisine benzetilen: aslan
   3- Benzetme yönü: cesaret
   4- Benzetme edatı: gibi
 

İSTİARE (İĞRETİLEME)

  • Teşbihin ana öğelerinden sadece kendisine benzeyen ya da kendisine benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Kendisine benzetilenle yapılana “açık istiare” kendisine benzeyenle yapılana “kapalı istiare” denir.

                                 İstiare

Açık İstiare                         Kapalı İstiare

Benzeyen-Yok                      Benzeyen-Var   
Benzetilen-Var                     Benzetilen-Yok

  • Bir ihlal uğruna Rab ne güneşler  batırıyor.

                                        K.Benzetilen

  • Uludağ etekleri al ipekten bu akşam.
  • Karadutum, çatal karam, çingenem
  • Nar tanem, nur tanem, bir tanem
  • Varsın rüzgâr bahçelerde gezsin
  • Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu.

TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) SANATI

  • Cansız varlıklarla ve insan dışındaki canlılara insan özellikleri vermeye teşhis sanatı denir.

Onun ölümüne gökyüzü ağladı.

İçmiş gibi geceyi bir yudumda,

Göğün mağrur bakışlı bulutları.

Ay suda bestelerken en güzel şarkısını

Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.