Cümlenin Ögeleri

Cümlenin ögeleri konusu ile ilgili örnek cümleler.

CÜMLENİN ÖĞELERİ

Bana odayı gösterecek çocuğun peşinden yürüyordum.

Sorunların birkaç gün içinde çözülmesi herkesi memnun etti.

Halk bilimi konusunda çıkan süreli yayınların uzun ömürlü olmadığı

biliyoruz.

Cins cins hurma ağaçları yerden sekiz on metre havaya yükselerek bir

kirpi dikeni hissini veren  sert yapraklarını cam kubbeye değdiriyordu.

Yahya Kemal’in Viyana’dan dönerken kendi kendisine sorduğu bu soruyu

şimdi ben bir başkasına soruyorum.

Toplumsal yaşamda herkesin uymak zorunda olduğu kurallar vardır.

Yargının tam olarak görünebilmesi cümlemizin ortak dilin yerleşmiş

kurallarına uygun olmasına başlıdır.

Türkiye Türkçesinde karşılığı bulunan bütün yabancı kelimeleri atacağız.

Toprağın yüzü buralarda şimdi çok gülümser.

Dün akşam izlediğimiz filmin konusu ilginçti.

Burada görülmemiş bir mücadele örneği vardı.

Üniversiteyi kazanmak ona apayrı bir kişilik vermişti.

Büyük bir hızla yaklaşan fırtınayı önceden sezip tedbir almışlardı.

Denemenin büyük savlar içermeyen  bir tür olduğunu  düşünüyorum.

O kendine özgü anlayışı olan bir yazardı.

Bireyi mesleğe yönlendirirken bireyin ilgileri, yetenekleri ve toplumun

ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır.                                                         

Çalışma masasının üstündeki Afrika menekşesi yerinden çok hoşnut

olmalıydı.

İnsanlar soğuk kış gecelerinde daha çok sohbet ederler.

Dostun attığı taş baş yarmaz.

Hikâyecide en güçlü yan edindiği izlenimler, duygular ve onların

uyandırdığı çeşitli çağrışımlardır.

İlk kitaplarının yayımlanması serbest şiir akımının bizde yayılmaya

başladığı zamana rastlar.

Dilde birliğin kurulması amaçlanırken ikinci bir ayrılığa düşülmesini

istemem.

Yazar yaşadıklarını düş gücüyle yeniden şekillendirir.

Başlangıçta her öğrenci için biraz sert, hain, haşin, müsamahasız

görünen mizacı  bütün öğrencilerine karşı duyduğu derin ve gerçek

sevginin eseriydi.

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.

Sonradan gelen devlet, devlet değildir.

Dünyada tasasız baş, bostan korkuluğunda bulunur.

Karga, kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü unutur.

Kel, ilaç bilse kendi başına sürer.

Gözü tanede olan kuşun, ayağı tuzaktan kurtulmaz.

Fazla naz, aşık usandırır.

Tartışma, okuyucu veya dinleyiciyi belli bir düşünceye ve davranışa

yönlendirmek için karşıt düşünce veya önerileri çürütmek, değiştirmek

amacıyla başvurulan anlatım biçimidir.

Bir sergide seyircilerden biri Picasso’nun tablolarından birine bakarak “Bu

ne biçim balık?” deyince, Picasso “Balık değil, resim.” der.

Yapım ekleri sözcük  kökünün anlamını değiştirir.

Çiçeği kökünden söküp dikseydin tutardı.

Suya büyükçe bir taş attı.

Elindeki  yaranın izi hâlâ gitmemişti.

Hazır araba gelmişken eşyayı eve atalım.

Kafası böyle işlere çalışmaz.

Ayağında, burnu aşınmış eski bir kundura vardı.

İri, hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.

Böyle az ışık altında çalışamam.

Tatilimi bu yaz denizde geçirmeyi düşünüyorum.

Masanın gözündeki kitabı aldı mı bilmiyorum.

Soğuk rüzgar insanın yüzünü yakıyor.

Elektriği yak dediğimde beni duymadı bile.

Elindeki kitapları masanın üzerine bıraktı.

Taksici,  köşenin başına gelince bizi bıraktı.

Açık kadrolara bu yıl kimseyi almadılar.

Bunlar acı şeyler; fakat yapacak bir şey yok.

Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz. 

Bu olaydan yakasını nasıl kurtaracağını bilemiyordu.

Her zaman açmaza düşünce yanıma gelir.

Ortalığı curcunaya verenlerin akıbeti hakkında yorum yapmak istemiyorum.

Akşama kadar ipini sürüyüp geziyor. 

O çocuk ateşle oynadığının farkında değil. 

Senin yaptığın onun yaptıklarının yanında devede kulak kalır.