AHMET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)

Sembolist şairler arasında gösterilir ve  duygu ve hayal ağırlıklı şiirler yazmıştır.

Hece vezniyle yazdığı ilk şiirleri, imge zenginlikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çekmiştir. Bu şiirlerde, Faruk Nafiz ve öteki hececilerden ayrı bir estetik peşinde olmuş, kendine özgü bir sözcük ve kavram dünyası yaratmaya çalışmıştır.

Bu çabada, Ahmet Haşim ve Edebiyat Fakültesi’ndeki hocası Yahya Kemal Beyatlı’nın sentezciliği, yoğunlaş­ma kaygıları, Haşim’in soyutlama eğilimleri görüldüğü gibi, halk şiiri estetiğindeki alışılmış söyleyiş özellikle­rine de rastlanır.

Küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duy­duğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirmiştir. Şiirlerinde, içe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışmıştır.

Şiirlerinde zaman kavramı üzerinde sıkça durmuştur. Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik göster­mez, çok katlı ve karmaşıktır. “Bursa’da Zaman” şiiri bu olgunun güzel bir örneğidir.

Şiirlerinde insan ruhuna, özellikle bilinçaltına ve zama­na yer verişiyle, romanlarında işlediği konulara yakla­şır.

Kişilerin ön planda tutulduğu öykülerinin başkişilerinde kendi iç dünyasını yansıtmış, genelde kişilerin ruh­sal çöküntüsünü, yaşamın gerçeklerinden çok iç ben­liklerine sığınışlarını sergilemiştir.

Düşünceye sık sık yer veren yazar, genellikle yaşadığı ızdırapları, umutlarını, özleyişlerini ve aşklarını dile ge­tirmiştir.

Öykülerinde de zaman kavramı üzerinde sıkça duran Tanpınar, geçmişle içinde bulunulan zamanı bilinç-bilinçaltı çatışması biçiminde vermiştir.

Öykülerinde, geçmişlerindeki kimi olayların etkisiyle akış güçleri dış dünya ile uyumlarını yitirmiş, yaşamla­rı karabasanların, korkulu düşlerin kuyularına yuvarla­nan kişiler çoğunluktadır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sembolist anlatım tarzı ro­manlarına zaman zaman sirayet eder. Ancak o, muh­teva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişele­rini şiire ayırdığı hâlde, sosyal temalar için nesri seç­miştir.

Romanlarında, zengin hayatların hikâyesinden çok, Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir.

Medeniyet değiştirme girişimlerinin insanımızı soktuğu çıkmazları araştırırken yaptığı tahliller, insanımız ve toplum yapımız açısından dikkate değer hükümler ta­şır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü toplumumuzun bu değiş­me süresi içindeki durumunu, fertten yola çıkarak top­luma varan teknikle anlatıyor.

Sahnenin Dışındakiler, II. Abdülhamit döneminin artık­ları ile II. Meşrutiyette ortaya çıkan XIX. yüzyıl kuşağı­nın okumuş kesiminin romanıdır.

“Sahnenin Dışındakiler” ile “Saatleri Ayarlama Enstitü­sü”nde de Batı ve Doğu uygarlığı arasında bocalayan Türk toplumunun ironik tablosu çizilir.

Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak bir araya getirilen ve 1987’de yayımlanan “Aydaki Kadın”da da aynı irdeleme vardır.

İlk romanı Mahur Beste’de dönemlerinin özellikleri, iş ve ev yaşamları, sarayla ilişkileri, alışkanlıkları, merak­ları, tutkuları, felsefeleriyle imparatorluğun son yılların­da yaşayan insanlar sergilenir.

Huzur’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında kişiliğini kabul et­tirmek isteyen okumuş genç kadın ve erkeğin sorunla­rı, yeni toplumsal koşullarla ilişkileri, eski ile yeni ara­sındaki uyum arayışları işlenmiştir.

Tanpınar’ın edebiyat ve tarih konularındaki inceleme­leri çeşitli dergilerde yayımlanmış, sonra kitap hâlinde basılmıştır.

Eserleri:

Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru

Şiir: Şiirler

Roman: Mahur Beste, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Aydaki Kadın