Su Kasidesinin İncelemesi

SU KASİDESİ İNCELEMESİ

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çare su

Anlamı: Ey göz gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma, çünkü bu derece tutuşmuş olan ateşlere su fayda etmez.

Söz sanatları

Mübalağa: Gönüldeki ateşlerin su ile söndürülemeyecek kadar çok olması. Su her şeyi söndürür.

Tezat: Od, ateş demektir. Aşkın verdiği ızdıraptan kaynaklanan bir ateştir bu. Su ile ikisinin bir arada kullanılması tezat oluşturur.

Mecaz: Od kelimesi ateş anlamına gelir. Metinde gerçek anlamının dışına taşarak aşk ateşi anlamında kullanılmıştır.

Yorumu: Şair aşkın verdiği acıyla içinde sevgilinin hasretinin büyüdüğünden, bu hasretin, bu ayrılığın kendisini perişan ettiğinden, yüreğinin yandığından bahsediyor. Bu acılar içerisinde bir çıkış yolu arıyor. İçindeki yangını söndürmek telaşındadır. Bunu söndürmek için gözyaşına başvuruyor. Ancak bu ateş gözyaşıyla sönmez. Bilakis gözyaşı aşkın acısını artırır. Gözyaşı tuzludur. Tuz ise yakıcı ve ateşi artırıcıdır. Yüreğe inen her damla gözyaşı bu acının dinmesine değil artmasına vesile olacaktır.

Kelimeler:
eşk:
gözyaşı
od: ateş

Ab-gundur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhit olmuş gözümden günbed-i devvara su

Anlamı: Şurada dönen gökkubbenin rengi su rengi midir, yoksa gözümden akan yaşlar, gözümden akan sular gökkubbeyi mi kaplamıştır, bilmiyorum.

Söz Sanatları:

Tecahül-i Arif: Şair gökyüzünün neden mavi olduğunu biliyor ancak bilmemezlikten geliyor. Bildiğini bilmemezlikten gelme sanatı olan tecahül-i arif yapmış oluyor.

Mübalağa: Hiç kimsenin gözyaşı gökyüzünü kaplayamaz, bu mümkün değildir. Böylece olayı abartmış olduğundan mübalağa sanatı gözükmektedir.

Hüsn-i Talil: Şairin gökyüzünün mavi rengini gözyaşlarından aldığına inanması, gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi güzel neden göstermedir.

Yorumu: Burada tasvir olunan şair sürekli ağlamaktadır. Gözü yaşlıdır. Ağlarken gökyüzüne bakar ve onun su renginde olduğunu görür. O zaman gözyaşları ile gökyüzünün rengi arasında bir ilişki kurar. Bunu da söz sanatlarıyla destekler.

Kelimeler:
Ab-gun:
Su rengi
Günbed-i devvar: Dönen gökkubbe
Muhit: çeviren

Zevk-i tiğundan aceb yoh olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırağur rahneler divara su

Anlamı: Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da gelip geçerken duvarda yarıklar açar.

Söz Sanatları:

Açık istiare: Tiğ kelimesi ile açık istiare yapılıyor. Tiğ kılıç demektir. Ancak kastetilen kılıç değildir. Sevgilinin bakışıdır. Burada şair senin kılıç gibi keskin bakışın demek istemiştir. Ancak bunu tam bir benzetme olarak söylemeyerek sadece kendisine benzetileni kullanarak ifade etmiştir. Sadece kendisine benzetilenin kullanıldığı benzetmelere biz açık istiare adını veriyoruz.

Leff ü Neşr: Bu sanat bir dizede söylenen sözcüklerin anlam (eş anlamlılık, zıt anlamlılık, benzerlik…) yönünden bir sonraki söylenen dizedeki bazı sözcüklerle ilişkilendirilmesi sanatıdır. Bu şiirde tiğ ile su arasında kılıçın su ile sertleştirilmesi bakımından bir ilişki vardır. Burada bu sanat yapılmıştır. Gönül ile divar arasında ise kılıçın geçtiği yer olmaları bakımından bir ilişki vardır. Çak ve rahne ise kılıçın verdiği zarardır. Yine bu kelimeler arasında bir ilişki vardır. Böylece bu kelimeler arasında Leff ü Neşr sanatı yapılmıştır.

Tenasüp: Tiğ, su, rahne, çak, divar, gönül kelimeleri arasında tenasüp sanatı yapılmıştır.

Yorumu: Burada sevgili bakışlarıyla aşığı kendinden geçiriyor. Sevgilinin her bakışı aşığın daha çok aşık olmasına sebep oluyor. Sevgilinin bakışının keskin kılıç gibi olması divan edebiyatında ilk defa kullanılmıyor. Değişik divan şiirlerinde sevgilinin bakışı oka, mızrağa … benzetilmektedir. Ve bu nesneler sert ve kesicidir. Sevgilinin bakışı da burada gönlü kesip atıyor. Parça parça ediyor. Aslında aşık zevk-i tiğundan derken kılıcının zevkinden diyor. O zaman buradan yola çıkarak aşığın sevgilinin verdiği acıdan zevk aldığı sonucuna ulaşabiliriz. Sevgilinin aşığa bakması onunla az da olsa ilgilenmesidir. Bundan zevk almayacak aşık yoktur.

Kelimeler:
tiğ:
kılıç
çak çak: parça parça
mürur: geçme
rahne: gedik, yarık

Vehm ilen söyler dil-i mecruh peykanun sözin
İhtiyat ile içer her kimde olsa yara su

Anlamı: Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi yaralı gönlümde senin ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korkarak söyler.

Söz Sanatları:

Açık istiare: Peykan okun, mızrağın ucu temreni demektir. Burada sevgilinin kirpikleri kastetilmektedir. Kirpikte ok, mızrak gibi keskin, serttir. Burada okun temreni gibi sert kirpiklerin demek istenmiştir. Benzetmenin diğer öğeleri söylenmediği için haliyle istiare sanatı yapılmıştır.

Leff ü Neşr: Vehm ile söylemek (çekinerek söylemek), ihtiyat ile içmek (tedbirli içmek), dil-i mecruh (gönül yarası), yara , peykan (okun ucundaki sivri demir-deminde dediğimiz gibi su ile sertleştirilir.) su sözcükleri arasında yapılmış bir sanattır.

İrsal-i Mesel: Eski bir gelenek olan iç yarası olan hastalara su içirilmemesinden dolayı bu sanat yapılmıştır.

Anlamı: Burada aşık olan kişi sevgilinin bakışını korkarak anıyor. Bu korkuyla eskiden içinde yara olan insanlar arasında bağlantı kuruyor. Eski tıpta içinde yara olan insanlara su içirilirken çok dikkat edilirdi. Hatta bir pamuk parçası ile dudaklarını ve ağzını ıslattıkları bilinmektedir. Burada bu inanca işarette edilmektedir. Şair, nasıl iç yarası olan hastalara su içirmek için tedbirli davranıyorlarsa ben de senin kirpiklerinin korkusundan ihtiyatla davranıyorum. Edebiyatımızda kirpik oka benzetilir. Ve bu aşığın gönlüne atılan, kalbine atılan oktur. Aşık kendisini bu ok darbelerinden korumak istemektedir. Ancak ne yaparsa yapsın buna engel olamayacaktır. Aslında demin de dediğimiz gibi bundan hoşnuttur aşık.

Kelimeler:
Vehm:
Korku
Mecruh: Yaralı
Peykan: Okun ucundaki sivri demir
İhtiyat: Tedbir

Suya virsün bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzara su

Anlamı: Bahçıvan gül bahçesini sele versin, boş yere zahmet çekmesin; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

Söz Sanatları:

Teşbih: Sevgilinin yüzünün güle benzetilmesinden dolayı

Hüsn-i Talil: Bahçıvanın görevi gül yetiştirmektir. Yaptığı işi yapmasına güzel bir sebep olarak sevgilinin yüzü kadar güzel bir gül yetiştirmeyi göstermektedir.

Tenasüp: Birbirleriyle anlam ilişkisi olan bağban, gülzar, gül, su gibi kelimeler kullanılarak bu sanat yapılmıştır.

Yorumu: Şair burada sevgilisini övmektedir. Bahçıvan bahçede güzel gül yetiştirmek için uğraşmasın boşuna uğraşmış olur. Çünkü en güzel gül sensin. Bahçıvanın senin kadar güzel bir gül yetiştirmesi mümkün değildir. Dünyada senden daha güzel hiç kimse yoktur. Bahçıvan bağbanı sele versin. Boşuna uğraşmasın.
Ayrıca burada Peygamber Efendimiz bir gül olarak düşünülebilir. Zaten gül Peygamberimizin sembolüdür. Efendim, bahçıvan boşuna uğraşmasın, senin gibi bir gülün tekrar dünyaya gelmesi, yaratılması mümkün değildir, sen teksin, sen güzelsin gibi bir ifade de sezilmektedir.

Kelimeler:
Bağban:
bahçıvan
Gülzar: gül bahçesi
Tek: gibi (edat), eşi benzeri olmayan

Ohşadabilmez gubarını muharrir hattına
Hame tek bahmahdan inse gözlerine kara su

Anlamı: Hattatın gözlerine bakmaktan kalem gibi karasu inse de gubari yazısını senin yüzündeki tüylere benzetemez.

Söz Sanatları:

Teşbih: Yüzdeki tüyler gubari hatta benzetilmiştir.

Tezat: Mürekkebin karalığı ile kağıdın beyaz rengi arasında zıtlık vardır. Bakmak ve kör olmak arasında da zıtlık vardır.

Tenasüp: gubar, hat, muharrir, hame kelimeleri arasında birbirlerine anlamca yakınlık vardır.

Mecaz-ı Mürsel: Gözlere kara sular inmesi deyimiyle yapılmıştır.

Yorumu:

Eski edebiyatımızda sevgilinin yüzü Mushaf’a, kitap sayfasına benzetilir. Çünkü sevgilinin yüzü bembeyaz, parlak, pürüzsüz bir yüzdür. Hattatlar da beyaz bir kağıda pürüzsüz olarak hat yapmaktadırlar. Sevgilinin yüzünde ayva tüyleri adını verdiğimiz ince, sarımsı tüyler vardır. Bu tüyler ince ve narindir. Asla sevgilinin güzelliğini bozmaz.
Buradaki hattat sürekli parlak bir kağıda bakmaktadır. Ancak kağıdın parlaklığı hattatın gözlerinin bozulmasına hatta kör olmasına sebep olmaktadır. Hat sanatı çok ince bir sanattır. Maçlarda futbolcuların ışığın parlaklığından veya karın beyazlığından kaçmak için gözlerine kömür sürmeleri bundandır. Gözlerinin bozulmasını önlemek içindir.
Buradaki hattat insan yüzündeki tüylerin inceliğinde ve güzelliğinde bir yazı yazmak ister ama bunu başarması mümkün değildir. Kör oluncaya kadar dahi yazsa bunu başaramaz. Çünkü insan yüzündeki tüylerin inceliğinde ve güzelliğinde bir hat sanatı meydana getirmek imkansızdır.

Arızun yadıyla nemnak olsa müjganum nola
Zayi olmaz gül temennasıyla virmek hara su

Anlamı: Yanağını hatırladıkça kirpiklerim ıslansa bundan ne çıkar. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira gül elde etmek için dikene su vermek boşa gitmez.

Söz Sanatları:

Benzetme: Yanak güle benzetilmiştir. Kirpikte gül ağacının dikenlerine

Leff ü Neşre: Arız-gül, yad-temenna, nem-nak-su, müjgan-har kelimeleri arasında

Yorumu:

Şimdi buradaki aşık kirpiklerim ıslandıkça derken ağladığını ima etmektedir. Çünkü aşık ağladıkça sevgilisine ulaşmanın mümkün olacağını söylemektedir. Dikene gül elde etmek için su vermek nasıl boşa gitmezse güzel yüzünü gül yüzünü görmek için ağlamam da boşa gitmeyecektir. Çünkü sonunda benim gözyaşlarıma dayanamazsın. Bana kendini gösterirsin demek istemektedir.
Burada olayın başka bir boyutu ise aşık güle kavuşmak istemektedir. Aşığın ağlamaktan kan çanağına dönen gözleri gül rengine dönecektir. Sevgilinin yanağı da gül olduğuna göre aşık böylece gül yüze gözlerinin içinde de olsa kavuşmuş olacaktır.

Kelimeler:
Arız:
yanak
Nem-nak: nemli
Müjgan: kirpikler
Temenna: temenni etmek

Gam güni itme dil-i bimardan tigun dirig
Hayrdur virmek karanu gicede bimara su

Anlamı: Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Söz Sanatları:

Açık İstiare: Sevgilinin bakışı keskin kılıca benzetilmektedir

İrsal-i mesel: Geceleyin hastaya su vermek sevaptır sözünde vardır.

Leff ü neşr: gam güni-karanu gece, dil-i bimar- bimar, tiğ-su… kelimeleri arasında leff ü neşr yapılmaktadır.

Yorumu:

Şair, sevgilisine sesleniyor. Ben bu gün üzüntülüyüm diyor. En azından gamlı olduğum bugün bari bakışını benden esirgeme, benimle azıcık ilgilen diye sesleniyor. Eğer benimle ilgilenirsen çok mutlu olacağım. Karanlık bir gecede hasta yatağında yatan birine su vermiş kadar sevap kazanırsın demek istiyor.
Karanlık gecede hastaya su vermek sevaptır. Çünkü tüm insanlar gece hastaları dahi olsa uyurlar. Oysa acıları ile baş başa kalan hastanın kendisidir. İnsanlar için geceleyin yatağından kalkmak ve hasta biriyle ilgilenmek bir külfettir. Bu külfete katlanan kişi Allah katında da sevaplanır. Hastayla ilgilenmek sevaptır.
Şair, sevgilisinden bakışını isterken bunun bir sebebi daha vardır. Hasta olan insana su verilir. Sevgilinin kılıca benzeyen bakışında da tedavi edici bir özellik vardır. Kılıç su ile sertleştirildiğinden (yapım aşamasında) ayrıca tedavi edici özellik kazanmış olur.

Kelimeler:
Bimar:
hasta
Dirig: esirgeme

İste peykanın gönül hecrinde şevkum sakin it
Susuzam bir kez bu sahradan menüm-çün ara su

Anlamı: Gönül! Ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve ayrılığında özlemimi yatıştır; susuzum, bu çölde bir defa da benim için su ara.

Söz Sanatları:

Teşhis: Gönlün sevgilinin kirpiklerini istemesi ve özlem gidermesi, su araması

Açık istiare: Peykan kelimesi ile yapılmıştır. (Peykan gibi keskin bakış)

Tezat: Sahra-su, şevk ve susuzam

Leff ü Neşr: Peykan-su, şevk-susuzluk

Yorumu:
Bu beyitte gönül ayrı bir varlık olarak düşünülmüştür. Oysa gönül aşığa aittir. Gönlün kendisi için sevgiliden ok temrenine benzeyen kirpiklerini istemesini istemektedir. Çünkü bu şekilde kendisini mutlu hissedecektir. Ayrıca önceden de bahsettiğimiz üzere peykan suyu barındırmaktadır. Su ile tedavi edici özelliğe sahiptir. Şair böylece susuzluğunun da gideceğini söylemektedir. Sevgiliden uzaktır şair. Ve ona ihtiyacı vardır. Gönlün aşk çölünde susuz kalan kendisi için su aramasını istemesi ise aşkın ateşinden kaynaklanmaktadır.

Kelimeler:
Peykan:
Okun ucundaki sivri demir
Hecr: Ayrılık
Şevk: Şiddetli arzu

Men lebün müştakıyam zühhad Kevser talibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür huş-yara su

Anlamı: Ben dudağını özlüyorum, Sofular da Kevser istiyorlar. Nitekim sarhoşa şarap içmek aklı başında olana da su içmek hoş gelir.

Söz Sanatları:

Tezat: Zahid ile aşık, su ve şarap, mest ile huş-yar kelimeleri arasında zıtlık vardır.

İrsal-i mesel: Sarhoşa içki içmek, ayık insana su içmek hoş gelir.

Leff ü Neşr: Leb ile mey, su ile Kevser kelimeleri arasında bu sanat yapılmıştır.

Yorumu:
Şair burada ben senin dudaklarını özlüyorum. Oysa zahidler sadece Cenneti ve onun sembollerinden olan Kevseri istiyorlar. Burada Fuzuli dünyevi zevkler peşindedir. Aşık aklı ile hareket etmez. Sarhoştur. Aşk sarhoşudur. Dudak ile şarap arasında renk bakımından bağlantı vardır. İkisi de kırmızıdır. Aşık o yüzden sevgilinin dudağına benzeyen şarabı özler. Belki de hasretini bu şekilde giderebileceğini düşünür. Zahidler sarhoşluğun ne olduğunu bilmezler. Şair zahidlerin zıddı bir düşünce içinde olduğunu vurgulamak istemiştir. Onlar sadece Allah’a kavuşmayı isterken ben ise sevgilinin dudağına kavuşmayı istiyorum der. Burada aslında Fuzuli küfre düşmüştür. (Her ne kadar buna inanmasak da…)

Kelimeler:
Leb:
Dudak
Müştak: Özleyen
Zühhad: Zahidler, dinin emirlerine çok bağlı olanlar…
Kevser: Cennette bir ırmağın adı
Huş-yar: Akıllı
Mey: Şarap

Ravza-i kuyuna her dem durmayup eyler güzar
Aşık olmuş galiba ol serv-i hoş reftara su

Anlamı: Su senin mahallenin bahçesine doğru durmaksızın akar gider. Galiba o hoş yürüyüşlü serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş,

Söz Sanatları:

Teşhis: Suyun sevgiliye aşık olması

Hüsn-i talil: Su o hoş salınışlı serviye aşık olduğu için bahçeye doğru akar denmesi

Teşbih-i beliğ: Ravza-i kuy

Açık istiare: Servi

Yorumu

Burada su kişileştirilmiştir. Ancak şair burada galiba kelimesini de kullanmaktadır. Yani suyun serviye aşık olduğundan emin değildir. Servi sulak yerlerde yetişir. Burada suyun amacı servinin mahallesine doğru akmak ve serviye ulaşmak. Burada aşık olan sudur. Ki aşık için en mutlu olan şey sevgilisiyle ayrılmamak kavuşmaktır. Suyun serviye ulaşması demek ona kavuşması demektir. Ravza cennet demektir. O zaman sevgilinin bulunduğu yerde cennettir. Servi uzun, ince, narin bir ağaçtır. Bu özelliğiyle sevgilinin boyunu ifade etmektir. Burada tasvir edilen sevgili uzun boyludur. Ve beyit sevgilinin boyu üzerine oturtulmuştur.

Kelimeler:
Ravza:
Bahçe, cennet
Kuy: Mahalle, işlek yol
Güzar: Geçme
Reftar: Gitme, yürüme

Su yolın ol kuydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakibümdür dahı ol kuya koyman vara su

Anlamı: Toprak olup su yolunu o mahalden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, o yere varmaya bırakmam.

Söz Sanatları:

Teşhis: Suyun şairin sevgilisine aşık olması

Toprak olmak: Ölmek ve suyun yoluna set olmak anlamlarında tevriye

Tenasüp: Su yolu, set olmak, koymamak ve su kelimeleri arasında

Yorumu:

Burada şair kıskançlık duyguları içerisindedir. Aynı güzele iki kişi aşıktır. Bu ikili birbirinin düşmanıdır. Şair suyun sevgilisine ulaşmasını istemez. Bunun için toprak olup suyun önüne set olmak istemektedir. Böylece suyun sevgiliye ulaşmasını engelleyecektir. Gerekirse ölmeyi dahi göze alabilecektir aşık. Klasik bir aşk hikayesidir aslında burada ele alınan. Türk filmlerindeki gibi tek kadın ve onu seven iki erkek. Aşıklık tarih boyunca önemli bir özellik olmuştur.

Kelimeler:
Toprağ olmak:
Ölmek, set
Dahi: Bağlama edatıdır. Hem, bile…

Dest busi arzusiyle ger ölsem dostlar
Kuze eylen toprağım sunun anunla yara su

Anlamı: Dostlar, eğer onun elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağımdan testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.

Söz Sanatları:

Aliterasyon: s ve u sesleri ile
Tenasüp: arzu, toprağ, su, kuze kelimeleri arasında
Leff ü Neşr: Ölmek ile toprak ve dost ile yar kelimeleri arasında

Yorumu:
Şair burada sevgilinin elini dünyadayken, hayattayken öpemezsem, ki ben onun elini öpmeyi çok istiyorum, o zaman ben öldüğüm zaman beni yakın ve külümden, toprağımdan bir testi yapın. Böylece sevgili gelecek o testiden su içecek hem eline hem de dudağına değmiş olurum demektedir.

Kelimeler:
Dest-bus:
el öpme
Ger: Eğer
Kuze eyle-: testi yapmak

Serv serkeşlük kılur kumri niyazından meger
Damenin duta ayagına düşe yalvara su

Anlamı:
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi vazgeçirir.

Söz Sanatları:
Teşhis:
Kumrunun serviye aşık olması, servinin yalvarmalara karşılık vermemesi, suyun şefaatçi olarak eteğini tutması…
Hüsn-i talil: Servinin başını iki tarafa sallamasının, kumrunun ötmesinin, suyun ağaçlık bölgelerde akmasının sebepleri herkes tarafından bilinir. Şair burada bunlara rağmen başka sebepler buluyor.
Tezat: Serkeşlik kılmak, ayağına düşmek, yalvarmak arasında

Yorum:
Servi ağacı uzun ince bir ağaçtır. Mağrur durur yani gururludur. Kumru denilen kuş servi ağaçlarının olduğu bölgeleri yaşam alanı olarak seçer. Kumrunun tercihinden dolayı oluşan bu durum kumrunun serviye aşık olması şeklinde bir kanıya vesile olur. Oysa servi bu aşka hiçbir zaman karşılık vermez. O dikbaşlıdır. Kumrunun yalvarmalarını yakarmalarını görmezlikten gelir. Gerçekte de servi dik başlı rüzgarda aheste aheste salınan bir ağaçtır. Servinin göklere yakın olması onun dikbaşlı olmasının göstergesidir.
Servinin tüm yalvarmalara yakarmalara rağmen bu davranışından vazgeçmemesi karşısında kumru sudan medet ummaktadır. Su eğer servinin eteğine ulaşıp onu tutarsa o zaman sevgili yani servi bu inadından vazgeçecektir.

Kelimeler:
Serkeşlük:
Dikbaşlılık, asilik
Kumri: Kumru
Damen: Etek
Niyaz: Yalvarma, yakarma

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budagunun mizacına gire kurtara su

Anlamı:
Gül fidanı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor, bunu, ondan suyun gül dallarının damarlarına girmesi kurtarabilir.

Söz Sanatları:

Telmih: Gül ile Bülbül hikayesine
Tevriye: Renk kelimesi/ hem renk hem hile anlamında

Yorumu:
Gül fidanı binbir hile ile bülbülün kanını içmek istemektedir. Gül azgındır, kana susamıştır. Eğer su gülün içine girip de onu sakinleştirmezse o zaman gül bülbülün katili olacaktır. Bülbülün kurtuluşu suya bağlıdır. Su burada bir anlamda derman vericidir. Eski Türkler bitkisel ruhun su ile sakinleştiğine inanmaktadırlar.

Gül ile bülbül hikayesine gelince; Gül eskiden pembe ve beyaz renkli bir çiçektir. Çok da beğenilen, güzel gözüken bir çiçek değildir. Etrafında onu beğenen sadece bülbül vardır. Bülbül güle derdini anlatabilmek için sabahlara kadar öter, gülün açmasını bekler ancak isteğine ulaşamaz. Gül tüm güzelliğini bülbül ortadan kaybolunca yahut saklanınca gösterir. Bu şekilde uzun zaman geçer. Bir gün bülbül güle daha büyük bir aşkla, ilhamla yalvarmak isterken tedbirini almaz ve kendini gülün kollarına bırakır. Gül dikeni bülbülün kalbine batar. Bu kıpkırmızı bir kandır. Bu kan gül fidanının dibine akar. Bu arada bülbül sevgiliye tek taraflı da olsa kavuşmuştur. Sevgiliden gelen her ezaya katlanır bir mutlulukla ölür. Akan kanlar suyunda etkisi ile gülün mizacına yerleşir. Ve kırmızı bir renk alır gül. Gül burada bir hileye başvurmuştur. Bülbüle aslında oyun oynamıştır. Onun amacı büyük ihtimalle en güzel olmak, en yakıcı, en tesirli çiçek olmak arzusundandır.

Kelimeler:
Reng:
renk, hile

Tıynet-i pakini ruşen kılmış ehl-i aleme
İktida kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtar’a su

Anlamı:
Su Hz. Muhammet’in yoluna uymuş ve bu hali ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.

Söz Sanatları:

Teşhis: Su Hazreti Muhammed’in yoluna uymuş

Yorumu:
İslam dini temizlik dinidir. Ve bu temizliğin en büyük yardımcısı sudur. Su insanın içinde bulunduğu her durumda bedeni ve ruhu temizleyendir. Su temiz olduğu için İslam’ı kabul etmiş olan insanlara hizmet etmektedir. Yüce Allah eğer suyun böyle bir özelliği olmasaydı insanların her ihtiyacını karşılama görevi vermezdi. Su Hz. Peygamberin yolundan gitmektedir. Yani İslam’a uymuştur. Çünkü su temizdir. Müslüman insan, yürekten inanan insan da temizdir. Suyun peygamberin yolundan gitmesi onun temizliğinin, duruluğunun göstergesidir. Ayrıca su günahsızdır. Günahlardan arındırır. Peygamber efendimiz de günah işlememiştir. Su burada bu yüzden peygamberimizle birlikte anılmaktadır.

Kelimeler:
Tıynet:
Hilkat, yaratılış
Pak: Temiz
Ruşen: Aydınlık, belli
İktida: Tabi olmak
Ehl-i alem: Dünya ehli
Tarik: Yol
Ahmed-i Muhtar: Peygamber Efendimiz

Seyyid-i nev-i beşer derya-ı dürr-i ıstıfa
Kim sebüpdür mucizatı ateş-i eşrara su

Anlamı:
İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammed’in mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

Söz Sanatları:
Açık istiare:
Dür ve derya kelimeleri ile yapılmıştır.
Tenasüp: Derya, dür, serpmek, su
Tezat: Ateş, su

Yorumu:
Peygamber Efendimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiş seçme inci denizidir. O daha ilk insan yaratılmadan önce Allah’ın senin yüzün suyun hürmetine yarattım, sözlerine mazhar olacak yüce bir insandır. Karekteriyle dört dörtlük, çalışkan, dürsüt… O alemlerin efendisidir. Yüce Allah belki de hiçbir peygambere vermediği vasıfların tamamını Onda toplamıştır. O Allah’ın en sevgili kuludur.
Peygamber Efendimizin mucizelerini burada saymakla bitiremeyiz. Salih SURUÇ’un Peygamber Efendimizin Hayatı adlı eseri Onun mucizelerine geniş yer ayırmaktadır. O yeri geldiği zaman kafirlere Allah’ın gücünü göstermek için Yüce Allah’ın rızasıyla mucizelerle donatılmıştır. Kendisine saldıranlara, düşmanlık edenlere karşı yüzlerce mucizesi vardır. Süreka’ın atı Peygamber Efendimizi öldürmeye giderken Çölde kuma saplanmış ve Efendimiz bu şekilde kurtulmuştur. Yüce Allah Onu her zaman kötülerden ve kötülüklerden korumuştur. Yeri geldi yemek diye sunulan zehirli et onu zehirlememiştir. Çünkü O alemlerin Efendisidir. En temiz yaratılışlı insanıdır. Allah en sevgili kulunu hiçbir zaman zorda bırakmamıştır.
Burada söylenmek istenen Peygamber Efendimizin kötülerin kötülüklerini yok etmek için bir çok mucizesi vardır. O, bu mucizelerle kötülerin kötülük ateşlerini söndürmüştür.
Efendimiz dünyanın incisidir. İnsanlığın incisi. İnsanlığın en değerli kişisi. Allah’ın en sevgili kulu…

Kelimeler:
Seyyid:
Efendi
Nev: Çeşit
Derya: Deniz
Dürr: İnci
Eşrar: Kötüler
Istıfa: Bir şeyin temizini alma, temiz, seçkin

Kılmağ içün taze gülzar-ı nübüvvet revnakın
Mucizinden eylemiş izhar seng-i hara su

Anlamı:
Katı taş peygamberliğin gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su çıkarmıştır.

Söz Sanatları:
Telmih:
Peygamberin katı taştan su çıkarması olaylarına
Tenasüp: gül-zar, taze, revnak, su

Yorumu:
Peygamber Efendimizin katı taştan su çıkarmakla ilgili bir çok mucizesi vardır. Günün birinde namaz vakti Medine’de namaz kılmak için toplananlar abdest alacak su bulamazlar. Peygamber Efendimize bir taş tekne getirirler ve Peygamber Efendimiz parmaklarını da yumarak elini bu taş tekneye sokar. Orada bulunan herkesin namaz kılabileceği kadar su çıkar.
Bu şiirde aslolan taştır. Burada bahsedilen taş peygamberliğin gül bahçesinin parlaklığını artırmak için su çıkarır. Su parlaktır. Işıl ışıldır. Suya kanan bütün bitkiler canlanır, neşelenir. Peygamberlik makamını bir gül bahçesine benzeten şair, Peygamber Efendimizin bütün mucizelerinin, ki bu mucizeler saymakla bitmez, peygamberlik gül bahçesinde açılmış birer çiçek olarak görmektedir.

Kelimeler:
Taze:
Kurumamış, yeşil kalan
Nübüvvet: Peygamberlik
Revnak: Parlaklık
Muciz: Acze düşüren, taklit edilemeyecek olan
İzhar: Gösterme
Seng: Taş
Hara: Katı

Mu’ciz-i bir bahr-ı bi payan imiş alemde kim
Yetmiş andan min min ateşhane-i küffara su

Anlamı:
Hz. Muhammed’in mucizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki ondan ateşe tapanların binlerce mabedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.

Söz Sanatları:
Tezat:
Bah-su, ateş kelimeleri arasında
Teşbih: Mucizeler uçsuz bucaksız bir denize benzetilmiştir.

Yorumu:
Peygamber Efendimiz kendisine İslam dini peygamberi olduğu tebliğ edildikten sonra İslam’ı insanlara tebliğ görevini üstlenmiştir. O bütün insanlığı İslam’a davet etmek, Allah’ın emirlerine ve yasaklarını bildirmekle yükümlüdür. Bu tebliğe uyan veya uymayan bir çok millet olmuştur. Bir çok kavim olmuştur. Peygamber Efendimizin yaşadığı dönemde İran topraklarında ateşe tapılıyordu. Peygamber Efendimiz Batılı hakka çevirmek için uğraşmıştır. O gelecekte İran’daki Mecusiliğin yıkılacağını hadis-i şeriflerinde bildirmiştir. Bu hadislerde anlatılan vakalar Peygamberimizin ölümünden sonra gerçekleşmiştir. Geleceğe yönelik birer mucizedir bu hadisler. İran toprakları daha sonra Hz. Ömer döneminde Müslüman ellerine geçmiştir. Peygamber Efendimizin mucizeleri uçsuz bucaksızdır. Onun mucizelerinden ateşe tapanların evlerine barklarına su ulaşmış ve ateşi söndürmüştür. Şair burada ateş ile su arasında suyun ateşi söndürme özelliğinden faydalanıyor.

Kelimeler:
Küffar:
Küfre düşenler, kafirler
Bahr: Deniz
Bi-payan: Sonsuz
Ateşane: Mecusilerin ibadethanesi
Min min: Sayısız

Hayret ilen barmagın dişler kim itse istima’
Barmagından virdigün şiddet güni ensara su

Anlamı:
Mihnet günü ensara parmağından su verdiğini kim işitse hayret ile parmağını ısırır.

Söz Sanatları:
Telmih:
Peygamber Efendimizin parmağından su çıkardığı hadiselere yapılmıştır.
Tezat: Şiddet günü, su kelimeleri arasında
Tenasüp: Hayret, parmağını dişlemek, işitmek, parmak kelimeleri arasında

Yorumu:
Hudeybiye Savaşı sırasında bir gün Peygamber Efendimiz abdest almak için bir kovanın başında bulunduğu sırada ashabdan birkaç kişi gelir ve çok üzüntülüdürler. Peygamber Efendimiz onlara üzüntülerinin sebebini sorduğu zaman, onlar: “Efendim, son suyumuz bu sudur.” Dediler. O zaman Peygamber Efendimiz elini kovanın içine sokar ve parmaklarının arasından derya gibi su akmaya başlar. Bin beş yüz kişi bu su ile abdest alır ve bu sudan içer.
Bu sadece Peygamber Efendimizin su ile ilgili bir hadisesidir. Oysa onun parmaklarından değişik seferlerde su çıkarttığı bir çok kaynakta belirtilmektedir.
Burada mihnet gününden kasıt, savaş anı veya sefer anı olabilir. İnsanların ihtiyaç duydukları zamanlar kastediliyor. Şair, Peygamberimiz mucizelerle donatılmıştır. Eğer insanların bir çoğu Onun peygamberliğini tasdik etmeyenler parmaklarının arasından su çıkarttığını görse hayretten parmaklarını ısırır demek istiyor.

Kelimeler:
İstima:
İşitme
Ensar: Yardımcı, Medine halkı

Dostı ger zehr-i mar içse olur ab-ı hayat
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mara su

Anlamı:
Dostu yılan zehri içse onun için ölümsüzlük suyu olur. Düşmanı da su içse elbette yılan zehrine döner.

Söz Sanatları:
Tezat:
Dost- hasm , zehr-i mar / ab-ı hayat kelimeleri arasında
Leff ü Neşr: Su, dost, hasm, zehr-i mar, ab-ı hayat kelimeleri ile

Yorumu:
Peygamber Efendimizi peygamberliği süresince dostluk gösterenler olduğu kadar, düşmanlık gösterenler de olmuştur. Burada kastedilen şey Peygamber Efendimizin dostlarının ölümsüz olup olamayacağı mevzusudur. Eğer Peygamber Efendimizin dostu olan insanlar yılan zehri içse, içirilse onlar ebediyen isimleriyle yaşarlar, ancak düşmanları bunun zıddına yok olmaya, adı sanı silinmeye mahkumdur.
Bu dostluk saadet devri olan Peygamber efendimiz devrinde de olmuş olabilir, günümüzde de olmuş olabilir.
Bir gün Bizans İmparatoru Hz. Ömer’e bir doğan, bir tazı, bir şişe zehir gönderir. Bu arada Hz. Ömer mescitte bulunmaktadır. Bizans elçisi doğan için hangi kuşun peşine düşse avlar getirir. Tazı için hızlı koşar ve avını yakalar. Zehir için bir damla içeni öldürür der. Hz. Ömer doğan ve tazıyı salar. Benim tek düşmanım nefsimdir diyerek zehri içer. Ölmez. Bu hadise ve bunun gibi bir çok hadise Peygamber Efendimizin Yüce Allah tarafından korunduğunun delilidir.

Kelimeler:
Zehr-i mar:
Yılan zehri
Ab-ı hayat: Hayat suyu (Ölümsüzlük suyu)
Hasm: Düşman

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu içün gül-i ruhsara su

Anlamı:
Abdest almak için el uzatıp gül yanaklarına su vurunca sıçrayan her su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

Söz Sanatları:
Teşbih:
Peygamberin yüzünün güle benzetilmesi
Tezat: Katre ile bahr kelimeleri arasında
Tenasüp: Deniz, su, katre, rahmet… gibi kelimelerle yapılmıştır.

Yorumu:
Yüce Allah’ın rahmeti bol, ihsanı boldur. Allah insan abdest alırken dahi ona onlarca, yüzlerce, belki binlerce sevap yazmaktadır. Abdest alırken dökülen her damla su Allah’ın insana sevap olarak lütfudur. Burada Peygamberimizin yüzü güle benzetilmiştir. Çok sıkça yapılan bir teşbihtir. Peygamber Efendimiz burada abdest alır vaziyette tasvir edilmekte, abdest suyunun her damlasından binlerce rahmet dağıldığı ifade edilmektedir. Burada aslolan Allah’ın rahmet denizidir. Allah affedicidir. Abdest ve namazda affa sebep olacaktır.

Kelimeler:
Katre:
Damla
Bahr: Deniz
Mevc: Dalga
Ruhsar: Yanak

Hak-i payine yetem der ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer avare su

Anlamı:
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu durmaksızın başıboş gezer.

Söz Sanatları:
Teşhis:
Burada su insan gibi kabul edilmiştir.
Kapalı istiare: Su (insan gibi gezer)
Hüsn-i talil: Suyun dağdan dağa akıp gitmesi bilinir. Ancak şair bunu üzüntüden diyerek güzel neden göstermiştir. Suyun peygamberin ayağının toprağına ulaşma arzusu da taştan taşa vurarak gezmesinin ikinci güzel nedenidir.
Tezat: Ayak ve baş kelimeleri (Bunlar zıt yöndedirler) Muttasıl ve avare kelimeleri arasında muttasıl kararlı demek, avare başıboş kararsız demektir.

Yorumu:
Aslında dünyadaki bütün Müslümanların en büyük arzusu Peygamber Efendimizin yüzünü görmek, ona ulaşmaktır. Herkes gibi su da ona aşıktır. Bu gün insanlar nasıl Kutsal Emanetleri ziyaret edip gözyaşlarına boğuluyorlarsa su da peygamberin ayağının geçtiği yerlere ulaşmak için acı çekmektedir. O bu emeline ulaşamadığı için kendisini taştan taşa yerden yere vurmaktadır. Başıboş gezmesinin tek sebebi peygambere olan aşkıdır. Ona ulaşmak isteğidir. Bu isteği yerine gelmemektedir.

Kelimeler:
Hak-i pay:
Ayağının toprağı
Muttasıl: durmaksızın

Zerre zerre hak-i dergahına ister sala nur
Dönmez ol dergahtan ger olsa pare pare su

Anlamı:
Su onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak ister. Parça parça da olsa o eşikten dönmez.

Söz Sanatları:
Teşhis:
Suyun insan gibi davranması
Leff ü Neşr: Zerre zerre-pare pare ile nur-su kelimeleri arasında

Buradaki beyit diğer beyitle anlam olarak çok yakındır. Su peygamberin kapısındaki toprağa kadar ulaşıp onu aydınlatmak arzusundadır. Ve bu arzusunu yerine getirmek için her şeye katlanmaya hazırdır. Parça parça da olsa yeterki bu göreve nail olayım demektedir. Su peygamberin izinden, peygamberin yolundan gitmek arzusundadır. Peygamber Efendimiz nasıl tüm insanlığa ışık saçıyorsa, su da Efendimizin kapısının toprağına ulaşıp ışık saçmak ister.

Kelimeler:
Hak-i dergah:
Dergahının toprağına, eşiğinin toprağına
Nur: ışık
Pare pare: Parça parça

Zikr-i na’tun virdini derman bilür ehl-i hata
Eyle kim def-i humar içün içer meyhara su

Anlamı:
Sarhoşlar içkiden sonra gelen baş ağrısını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkarlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı derman bilirler.

Söz Sanatları:
Teşbih:
Sarhoşların içki içmesi gibi günahkarların zikretmesi
Tezat: Humar ve derman kelimeleri arasında
Tenasüp: Meyhara, içer, def’i humar

Yorumu:
İçki içenler gerçekten içkiyle birlikte su da içerler. Bu içkinin tesirini bir nebze de olsa azaltır. Nasıl sarhoşlar içkinin verdiği baş ağrısını gidermek için su içerlerse, insanlar da günahlarını affettirmek için Peygamberimizin ismini zikretmek, Onun kendileri için şefaatçi olmasını sağlamak mecburiyetindedirler. Mevlitlerde, Kur’an gecelerinde na’t-ı şerif okunmasının sebebi de budur. Burada iki anlam çıkabilir. Birincisi insanlar seni öven, seni anlatan na’t-ı şerifler okurlar, ya da insanlar Su Kasidesi’ni okuyarak senin şefaatine ermek isterler. İnsanların dertlerine bu derman olabilir demektedir.

Kelimeler:
Zikr:
anma
Na’t: sıfat
Vird: Tarikatlerce haftalık düzenlenen okuma programları
Ehl-i hata: Günahkarlar
Def’i: Giderme
Humar: içkiden sonra gelen baş ağrısı
Meyhara: Şarap içen, içkici, sarhoş olmuş kişi

Ya Habiba’llah ya Hayre’l-Beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvara su

Anlamı:
Ey Allah’ın sevgilisi, Ey insanların en hayırlısı. Susamışların sürekli su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum

Söz Sanatları:
Teşbih:
Susuzluktan dudağı kurumuş insanların daima su diledikleri gibi sana susuzum
Tenasüp: Yanmak, Leb-teşne, müştakunam, su dilemek kelimeleri arasında

Yorumu:
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Allah’ın en sevgili kuludur. Yani Habiballah’tır. Allah’ın elçisidir. İnsanlığın en hayırlı insanıdır. Bütün Müslümanlar Onun şefaatini kazanmak, Onun rızasını almak zorundadır. Çünkü O bütün Müslümanlar için şefaatçi olmayı ister. Şair burada Peygamberimize, Efendim, susayanlar nasıl su dilerse ben de seni diliyorum, seni özlüyorum. Gayem sana yakın olmak, senin şefaatini kazanmak demektedir.

Kelimeler:
Habibullah:
Allah’ın sevgilisi
Hayre’l-beşer: İnsanların en hayırlısı
Leb-teşne: Susamış, dudağı kurumuş
Hemvar: Daima, sürekli

Sensen ol bahr-ı keramet kim şeb-i Mirac’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sabit ü seyyara su

Anlamı:
Sen o keramet denizisin ki Miraç gecesinde feyzinin çiğleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmıştır.

Söz Sanatları:
Teşbih-i Beliğ:
Hz. Peygamber’in keramet denizine benzetilmesi (Bahr-ı keramet)
Tezat: Bahr ve şebnem kelimeleri arasında
Tenasüp: Bahr, su, feyz, şebnem kelimeleri arasında yapılmıştır. Bunlar su ile ilgili kelimelerdir.

Yorumu:
Peygamber Efendimiz bundan önce de söylediğimiz gibi bir bahr-ı keramettir. Onun mucizelerinin sınırı yoktur. Bütün insanlık, bütün kainat Peygamber Efendimizi merak etmiş, Onun gül yüzüyle şereflenmeyi istemiştir. Bu gün insanların peygambere olan susuzluğu aynen tabiattaki bütün yaratılmışlarda da vardır. Herkes O’na susamıştır.
Yüce Allah, Peygamber Efendimizi göğe yükselterek, göğün yedi kat üstüne çıkararak onu lütuflandırmış ve göğün sekizinci, dokuzuncu katlarıyla temasını sağlamıştır. Gökyüzünün sekizinci katındaki yıldızlar ve burçlar, dokuzuncu kattaki arş Peygamber Efendimiz ile Miraç gecesi buluşmuşlar, gökyüzündeki bütün yaratılmışlar da Efendimizden feyizlenmişlerdir. O alemlere rahmet olarak gönderilen, İncil’de Ahmet olarak belirtilen Efendimiz bütün feyzini gökyüzüne de götürmüş, gökyüzündeki bütün cisimlerin susuzluğunu, kendisine susamışlığını gidermiş, özlemlerinin sona ermesini sağlamıştır.

Kelimeler:
Şeb:
Gece
Miraç: Merdiven, yükselme
Bahr-ı keramet: Keramet denizi
Keramet: Lütuf, iyilik, ihsanda bulunmak, cömertlik
Şeb-i Miraç: Miraç gecesi
Şebnem: Çiğ
Feyz: Bereket
Sabit: Sabit, hareketsiz duran

Çeşme-i hurşidden her dem zülal-i feyz iner
Hacet olsa merkadün tecdid iden mimara su

Anlamı:
Senin kabrini onaran mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol, saf, tatlı ve güzel su iner.

Söz Sanatları:
Teşbih:
Güneş çeşmeye benzetilmiş. Güneş ışıkları zülale benzetilmiş.
Tenasüp: Mimar, merkad, tecdid, zülal ve çeşme kelimeleri arasında

Yorumu:
Fuzuli burada Peygamber Efendimizin kabrini onaran, onun bakımını yapan kişiye su lazım olsa, O’nun suyu güneşten gelir diyor. Oysa yakıcıdır, kurutucudur. Peygamberin kabrinde kullanılacak su sıradan bir su olamaz. O suların en güzeline, en berrağına layıktır. Güneş bir çeşme olacaktır ve Efendimizin kabrine en güzel suyu gönderecektir. Burada güneş de lütuflandırılmış oluyor. Bütün kainat Allah’ın emrindedir ve bütün kainatın peygamberi Hz. Muhammed’dir. Bütün kainatın O’na duyduğu sevgiyi güneş de fazlasıyla duymaktadır.

Kelimeler:
Hurşid:
Güneş
Zülal: Saf, güzel, tatlı
Hacet: İhtiyaç
Merkad: Yatacak yer, kabir
Tecdid: Yenileme
Dem: Zaman

Bim-i duzah nar-ı gam salmış dil-i suzanuma
Var ümidüm ebr-i ihsanun sepe ol nara su

Anlamı:
Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış ama o ateşe senin ihsan bulutunun su serpeceğinden umutluyum.

Söz Sanatları:
Tezat:
Cehennem, nar, Suzan – ebr, su serpmek ve bim-ümid kelimeleri arasında
Tenasüp: duzah, nar, gam, bim, Suzan, nar, ümmid etmek, su serpmek kelimeleri arasında
Leff ü Neşr: Suzan-nar , salmak-serpmek , bim-ümid, nar-ı gam – ebr-i ihsan kelimeleri arasında

Yorumu:
Burada bir müslümanın ömrünün belki de sonuna doğru yaşamaya başladığı ölüm ve cehenem korkusu anlatılıyor. Mümin günahlarından korkmaktadır. Ama Allah rahmet sahibidir. O bütün müminlerin işledikleri günahlara bir günah yazarken işledikleri her hayra onlarca , yüzlerce sevaplar yazmaktadır. Allah cömerttir, bağışlayıcıdır. Kıyamet günü Peygamber Efendimiz bütün müminler için Allah’a yalvaracak ve O’ndan bağışlanma dileyecektir. Bu yüzden Peygamberin rızasını kazanmak, O’nun şefaatini kazanmak bütün Müslümanlar için çok önemlidir. Burada şair Peygamber Efendimizin yalvarmaları karşısında Yüce Allah’ın kendini ve günahlarını affedeceğine inanmaktadır.

Kelimeler:
Bim:
Korku
Duzah: Cehennem
Nar: Ateş
Nar-ı gam: Gam ateşi
Dil-i Suzan: Yanık Gönül
Ebr: Bulut

Yümn-i natünden güher olmış Fuzuli sözleri
Ebr-i nisandan dönen tek lülü-i şehvara su

Anlamı:
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzuli’nin sıradan sözleri Nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.

Söz Sanatları:
Telmih:
İncinin ortaya çıkmasına
Teşbih: İnci taneleri sözüyle
Tevriye: Fuzuli sözleri (Fuzuli’nin sözleri , boş sözler)
Tenasüp: Su, ebr-i nisan, güher, lülü sözleriyle

Yorumu:
Şair burada yazdığı şiiri övmektedir. Benim anlamsız boş sözlerim seni anlattığı için birer inciye dönmüştür demektedir. Peygamberimizi anlatmasaydım bu şiir bir inci zaten olamazdı diyor Fuzuli

Kelimeler:
Yümn:
Bereket
Na’t: Naat, peygamberi öven şiirler
Güher: Elmas
Fuzuli: Boş, yersiz, lüzumsuz
Ebr: Bulut
Lülü: İnci
Şeh: Padişah
Şeh-var: Şaha hükümdara yakışır, İri ve iyi cins inci

Hab-ı gafletten olan bidar olanda ruz-ı haşr
Eşk-i hasretten tökende dide-i bidara su

Umduğum oldur ki ruz-ı haşr mahrum olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i didara su

Anlamı:
Kıyamet gününde gaflet uykusundan uyanan düşkün göz, hasretten su döktüğü zaman, mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, mahrum bırakmayacağını ummaktayım.
Söz Sanatları:
Benzetme:
Peygamber Efendimize kavuşmak, içi yanan bir adamın su içmesine benzetilmiştir.
Tezat: Gaflet, bidar arasında
Tenasüp: ruz-ı haşr, çeşme-i vasl, su vermek kelimeleri ile

Yorumu:
Kıyamet günü Peygamber Efendimize susayan şair, susuzluğum dinecek, çünkü alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’i göreceğim. O yüzden mutluyum demektedir. Kıyamet kavuşmaktır. Ben de bu gün kavuşacağım yahut kavuşacağımı umuyorum. Onun rahmet suları benim susuzluğumu dindirecek, dertlerime derman olacaktır. Hala gözü yaşlı o günü bekliyorum.
Kelimeler:
Hab:
Uyku
Gaflet: Gafillik, boş bulunmak
Bidara: Aşık
Haşr: Toplanma
Ruz-ı Haşr: Toplanma günü
Eşk: Gözyaşı
Mahrum: Bahtsız, elde edememek
Vasl: Kavuşma
Teşne: Susamış
Didar: Yüz, çehre