Bu akım (varoluşçuluk) önce 1927′de Alman düşünür Martin Heideger tarafından ortaya konmuştur. Daha sonra ikinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünür ve sanatçı Jean Paul Sartre tarafından geliştirilmiş ve edebiyata uygulanmıştır.
Egzistansiyalizm akımının geçmişi, gerçekte, eski Yunan felsefesine kadar uzanır. Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım” düşüncesine dayanır. Dadaizm gibi bir bunalım edebiyatıdır. İkinci Dünya Savaşında, İnsanlığın neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, bütün değer sistemlerinin yıkıldığı karamsarlık ve umutsuzluk koşullarında kendine uygun ortam bulmuştur.

1. Egzistansiyalizm akımına göre “var oluş” insanın maddi özünden önce gelir. İnsan dünyaya gelip var olduktan sonra kendi özünü, değerlerini yaratır. Bu süreçte insana yol gösterecek olan, yine kendisidir. Bu nedenle özgür olmak zorundadır.
2. Bunalımlarının kaynağı, insanın Özünü ve değerlerini yaratırken değişik seçeneklere karşı hissettiği sorumluluktur.
 3. Varoluşçu sanatçılar, çağından sorumludur. Topluma yön vermeli, toplumsal sorunlar karşısında duyarlı olmalı, siyasal yapıyla iç İçe olmalıdır.
4. Egzistansiyalist eserlerde karakterler değil, belli durumlarda karşı karşıya kalmış insanlar vardır.

5. Kahramanların belli karakterleri olmadığından ne yapacağı önceden düşünülemez. Okuyucu merakı sürekli uyanık kalır.

Egzistansiyalizmin Önemli Temsilcileri:

Jean Paul Sartre               Albert Camus    Andre Gide        Andre Malrauks              Simone De Bevoir
                                              

 Türk edebiyatında Egzistansiyalizmi bir dünya görüşü olarak benimsemiş bir sanatçı yoktur.