Divan edebiyatında şiir ön planda olduğu için düz yazı geri plana itilmiştir. Düz yazı yazan kişiler edebiyatçı olarak kabul görmemiştir. Yazarlar da edebiyatçı yönlerini öne çıkarma için süslü nesre yönelmişlerdir.
Divan edebiyatında üç tür düz yazı biçimi vardır. Yalın, süslü ve orta düz yazı.
Yalın düz yazıda halkın konuştuğu dil kullanılmış, halk kitapları, halk öyküleri, Kur’an tefsirleri, hadis açıklamaları bu türde yazılmıştır.
Süslü düz yazıda yetenek göstermek amaçlanmıştır. Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıcayı iyi bilen yazarlar yönelmiştir. Çok uzun cümlelerin, bol söz ve anlam oyunlarının göze çarptığı bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nergisi vermiştir.
Süslü düz yazıda çok ürün verilmiş bir alan da tezkire’dir. Bu türün ilk klasik örneğini, 16. yüzyılda Aşık Çelebi yazmış ve tezkire geleneği 19. yüzyılda Fatih Efendi’ye değin sürmüştür.
Orta düzyazı ise, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının yazdığı bir türdür. Belirgin özellikleri, söz ve anlam oyunlarından, hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş olmasıdır. Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde yazıldı.
Divan Edebiyatı’nda, şiir ağırlıklı olmakla birlikte, nesre (düz yazıyla) de yer verilir. Bu edebiyatta düz yazıya “inşa”, yazara “münşi” denirdi. “Münşeat” terimi de “düz yazılar” (“İnşa”nın çoğulu) anlamında kullanılırdı.
Nesir yazarlarına “nâsir” denir.
Divan Nesri’nin Genel Özellikleri
a) Dil, konu ve tür yönünden Arap ve İran edebiyatlarının etkisindedir.
b) Konu ve düşünceden çok, söyleyiş güzelliğine önem verilir.
c) Dili yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklüdür. Söz sanatlarına ve mecazlara önem verilir. Cümleler uzundur. Paragraf düzeni yoktur.
d) Cümlelere yerleştirilen secilerle (uyaklı sözlerle) şiirdekine benzer bir ahenk yaratılmaya çalışılır.
e) Noktalama işareti kullanılmaz.
f) Düzyazıda dini-ahlaki konular ağırlıklı olarak işlenir. Tarihi olaylar, gezi izlenimleri, toplumsal sorunlar, bireysel duygular gibi konuların da işlendiği olur.
Divan Nesri’nin Bölümleri
Divan edebiyatı daha çok, şiir alanında geliştiğinden, düzyazı alanında şiir kadar yapıt ortaya konmamıştır. Bu alandaki yapıtlarda sanattan çok, öğreticilik esastır. Bundan dolayı; düzyazı, dili ve üslubu açısından üç ayrı bölüme ayrılır:
1) Sade Nesir
Halkı bilgilendirmek için, yalın, sanatsız bir dille yazılan yapıtlardan oluşur. Genel olarak tefsir ve hadis kitapları, din ve tasavvuf konularında yazılanlarla tarih, menakıpname ve destan niteliği taşıyan yapıtlar bu türdendir. Mercimek Ahmet’in Farsçadan çevirdiği “Kabusname” adlı yapıtı sade nesrin başarılı bir örneğidir.
Sade nesir örnekleri olarak aşağıdaki eserlerden söz edilebilir:
- Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memalik adlı gezi yazısı ve Kitabü’l Muhit adlı coğrafya kitabı (16. yüzyıl)
- Sehi Bey’in Heşt Behişt adlı şuara tezkiresi (16. yüzyıl)
- Aşıkpaşazade’nin Tevarih-i Al-i Osman (Osmanlı Tarihi adlı eseri (15. yüzyıl)
- Mercimek Ahmed’in Kabusname tercümesi (15. yüzyıl)
- Kul Mes’ut’un Kelile ve Dimme tercümesi (14. yüzyıl)
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi (17.yüzyıl)
2) Orta Nesir
Günlük konuşma dilinden ayrılmış, zaman zaman süslü nesrin niteliklerini taşımakla beraber; anlatılmak isteneni, anlaşılır bir şekilde ortaya koyan nesirdir. Öğretici bir amacı olan, bilim ve kültür konularında yazılmış yapıtların çoğu orta nesir niteliğini taşır.
3) Süslü (Sanatlı) Nesir
Hüner ve marifet göstermek amacıyla yazılmış, Arapça, Farsça sözcük vetamlamalarla yüklü, “seci”lerin kullanıldığı, söz ve anlam sanatlarıyla dolu,bağlaçlarla uzayıp giden cümlelerle örülmüş, güç anlaşılır bir nesirdir.
Divan edebiyatında süslü nesir türünün karşılığı olarak “inşa” sözü kullanılır. Süslü nesrin ilk örneğini “Tazarruname” adlı yapıtıyla Sinan Paşa kaleme almıştır.
Fuzuli’nin (16. yüzyıl) Şikayetname’si Türkçe yazdığı diğer bazı mektupları Veysi ve Nergisi adlı yazarların (17.yüzyıl) eserleri sanatlı nesir örneğidir.